
Biyomimikri, yeni tasarım çözümlerine ilham vermesi için biyolojik organizmalarda bulunan birçok dikkate değer adaptasyonu incelemeyi ve öğrenmeyi içerir. Fonksiyonların, yalnızca formlara bakarak değil biyolojik olarak nasıl sağlandığını anlamaya dayanır ve çoğu durumda kaynak verimliliğinde radikal artışlar sağlayan yeniliklere yol açabilir.
biyomimikri ve sürdürülebilirliğe katkısı
Biyomimikri, yeni tasarım çözümlerine ilham vermesi için biyolojik organizmalarda bulunan birçok dikkate değer adaptasyonu incelemeyi ve öğrenmeyi içerir. Fonksiyonların, yalnızca formlara bakarak değil biyolojik olarak nasıl sağlandığını anlamaya dayanır ve çoğu durumda kaynak verimliliğinde radikal artışlar sağlayan yeniliklere yol açabilir.
Sürdürülebilirlik paradigması çoğunlukla olumsuzlukları azaltmaya odaklanmıştır (işleri “daha az kötü” hale getirmeye çalışır) ama artık bunun ötesine geçmemiz ve olumlu bir etkiye sahip çözümler geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu, ekosistemlere verilen hasarın bir kısmını onarabilecek projeler veya çalışanlar için harika, sağlıklı bir çalışma ortamı yaratan bir bina şeklinde olabilir. Sahra Orman Projesi birincisine, Biyomimetik Ofis ise ikincisine hitap eden güzel örnekler. Biyolojik sistemler rejeneratiftir (yenileyici, canlandırıcı) ve aynı şeyi yapan binalar oluşturmamızın zamanı geldi.
Mimari açıdan “biyomimikri” ve “biyomorfizm” arasında yapılması gereken önemli bir ayrım söz konusu. Modern mimarlar, geleneksel olmayan formlar ve sembolik çağrışımlar için bir kaynak olarak sıklıkla doğayı kullandı. Eero Saarinen’in TWA terminali ve Frank Lloyd Wright’ın Johnson Wax binası gibi görkemli mimari eserler, bu tarzdaki tasarıma dair bazı örnekler. Ezoterik alanda Le Corbusier, doğal formların sembolik benzetmeleri için imaları, göndermeleri yoğun biçimde kullandı. Bir ayrım yapılmasını gerektiren sebep, yukarıda açıkladığım dönüşümleri gerçekleştirmemiz durumunda bir tür işlevsel devrime ihtiyacımız olması ve bunun için gereken çözümleri sağlayacak olanın biyomorfizmden çok biyomimikri olacağına inanıyorum.
Döngüsel ekonomiyi gerçeğe dönüştürmek için ihtiyaç duyduğumuz çözümlerin çoğu, ekosistemlerin özellikleri incelenerek bulunabilir. Şu anda ürettiğimiz atıkların %99'u, tasarım için ihtiyaç duyduğumuz tüm çözümleri bize sunuyor.
mimarinin doğadan öğrendikleri
Öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki bunla ilgili bir kitap bile yazdım! 2016’da ikinci baskısı yapılan “Mimaride Biyomimkiri” (Biomimicry in architecture) isimli kitap daha verimli yapılar, iyi huylu (tehlikesiz) malzemeler ve sıfır atık sistemleri yapmanın yanı sıra su, ısı, ışık ve enerjiyi yapılı çevrede daha verimli bir şekilde yönetme yollarını doğadan nasıl öğrenebileceğimizi açıklıyor.
Biyoloji, mimarların karşılaştığı pek çok soruna doğrudan yanıt veren çözümler geliştirmiştir. Biyolojide betona en yakın şey, büyük ölçekli bir mineral yapı olan mercandır. Mercan ve beton arasındaki zıtlık ise etkileyicidir: Beton üretimi çevreye karbondioksit salarken, mercan çevresinden karbon alarak büyür. Cam üretimi, Janine Benyus’un bahsettiği “ısıt, döv, işle” mantığının neyi kastettiğini gösterir: Malzeme yoğun olarak kazılan, işlenen ve şekillendirilen enerjidir. Biyolojide, silisli sünger (cam süngeri) gibi organizmalar, birçok büyüklükte daha az enerji kullanarak camı daha yüksek optik kalitede yapma olasılığını bizlere gösteriyor.
Biyolojideki bazı adaptasyonlar mevcut yeteneklerimizin ötesinde olsa da atmosferik karbondan yapılmış malzemelerle bina inşa etmek gibi hemen uygulanabilecek basit yaklaşımlar mevcut. Bu konuda ahşap bariz bir örnek olmakla birlikte, yapımında mikroorganizmaların kullanıldığı ve yakında piyasaya sürülecek olan BioMason tuğla gibi örnekler de var. Biyolojide, geleneksel yaklaşımlara ait malzemelerin bir kısmını kullanan yapıları tasarlamak için ve ısıtma, soğutma, aydınlatma ve yapılı çevrenin diğer birçok yönünü daha verimli süreçler geliştirmek için bize (mevcut teknoloji ile) ilham verebilecek sayısız adaptasyon olduğu görülebilir. Benzer şekilde, döngüsel ekonomiyi gerçeğe dönüştürmek için ihtiyaç duyduğumuz çözümlerin çoğu, ekosistemlerin özellikleri incelenerek bulunabilir. Şu anda ürettiğimiz atıkların %99’u, tasarım için ihtiyaç duyduğumuz tüm çözümleri bize sunuyor.
biyomimikrinin geleceği & projeler
Pier Luigi Nervi’nin Palazzetto dello Sport’u, dev Amazon nilüferlerinden esinlenilmiş bir verimlilik şaheseri. Nervi’nin projelerinin pek çoğu yarışma kazandı ve başarısının sırrı, en uygun maliyetli planları üretme konusundaki yeteneğiydi. Evrimin rafine etme sürecine tatmin edici bir paralelde, yetenek ve biyomimikri kombinasyonu kayda değer bir kaynak verimliliği sağlıyor.
En gurur duyduğum projelerden biri Biyomimetik Ofis (The Biomimetic Office). Çok geleneksel bir yapı tipini yeniden düşünmek için (yaklaşık 100 farklı biyolojik organizma inceleyerek) biyomimikri kullandık ve bazı önemli tasarım yeniliklerine imza attık. En büyük fırsatlardan biri, kısmen enerji tasarrufu sağlamak, ama esas olarak kendini iyi hissetme anlamında sağlayacağı faydalardan ötürü binaya ışık getirme biçimimizi yeniden düşünmekti. “Spookfish” denilen derin deniz balığının ayna yapılarını öğrenerek, atriyumda alt katlara ışık yansıtan bir çift büyük aynalı yüzey oluşturmak için ilham aldık. Binadaki beton miktarını önemli ölçüde düşürmek için kuş kafatası ve mürekkep balığının iç kabuğu gibi yüksek verimli yapıları inceledik. Benzer şekilde kavisli yapraklar ve kabuklardan çıkardığımız dersler, camda %50 ve alüminyumda %75 tasarruf sağlayacak yenilikçi bir camlama sistemi geliştirmemizi sağladı.
Üç boyutlu baskı, doğanın bir araya getirme yöntemlerine daha fazla yaklaşmamızı sağlayacak çok önemli bir teknoloji. Profesör Julian Vincent’ın dediği gibi “Doğada malzemeler pahalı, şekil ise ucuz”. Bunun anlamı biyolojik organizmaların, malzemeleri tam olarak ihtiyaç duydukları yere yerleştirip genellikle oldukça karmaşık yapılara yol açarak kayda değer bir verimlilik elde etmeleri.