Malcolm Smith
Arup

Sürdürülebilir şehirler için kentsel tasarım, sürdürülebilir tasarımın birincil sonuçlarının ne olduğunu hatırlamakla başlar. Bu, insanların yaşadığı çevrenin yaratılmasıyla ilgilidir. Kullandığımız bütün teknik araçlar ve süreçlerin, bir mekandan duygusal cevap almak için “vasıtalar” olduğunu unutmamalıyız. İnsanlar duygularının yönlendirmesiyle hüküm verir, sonra bunu kanıtlar üzerinden doğrular. Kent psikolojisinin şehirlerde nasıl işlediğini ve seçimlerimizi nasıl duygularımızla yaptığımızı anlamaya ihtiyacımız var.

sürdürebilirlik yaklaşımı

Sürdürülebilirlik ilk defa on beş yıl önce kullanmaya başladığımız bir terim. Fakat bir açıdan Arup için  çok doğal bir şey. Grubun kurucusu olan Ove Arup, dünya görüşü olarak neredeyse hümanist diyebileceğimiz, Kuzey Avrupalı bakış açısına sahip biri. 1970’lerde, kendimizi organize etme ve projelerimizi yapma şeklimiz ve ortaya çıkan sonuca karşı sorumluluklarımızdan bahsettiği “Key Speech” adlı kitabı yazdı. Projelerin sadece teknik değil insani sonuçları da olmalı ve kendilerini aşan sorumlulukları olmak zorunda. Çevremiz üzerindeki etkileri, ekonomi ve sorumluluk gibi onun birçok konudaki öncü düşüncelerini şimdi biz kritik olarak görüyoruz.

Sürdürülebilirlik kavramı aynı zamanda Ove Arup ve kurucu ortaklar tarafından işimizin yapılandırılmasında kullanıldı. Yaptığımız iş karşılığında makul bir ödüle sahip olmaya ve kolektif olarak faaliyet göstermeye karar verdiler. Arup çalışanlar veya üyeler adına kurulmuş bir vakfa ait. Riski ve ödülü paylaşırız. Bunun, sürdürülebilirliğin ne olduğuna dair çok güzel bir metafor olduğunu düşünüyorum. Ortaya çıkan sonuç için daha yüksek hedefler gerektiren konuların kolektif olarak sahiplenilmesi anlayışı mevcut. Bu anlayışın bize sağladığı şey uygun fiziksel, sosyal ve ekonomik koşulların birbiriyle iş görmesine müsaade etmek, kolektif tarafından desteklenen değişim için biraz risk almak. Sürdürülebilirliğe yaklaşım biçimimiz bu şekilde diyebilirim.

Çevresel açıdan kritik bir dönüm noktası olan Dongtan Eco-City (Çin) projesi geliştirme ekibinin bir parçası olduğum için çok şanslıydım; burada enerji, atık ve ulaşım sistemlerini birbirine bağlama yolu olan sistem değişkenlerine yaklaşım konusuyla karşı karşıya kaldık. Sürdürülebilirliğin kökeninde bunun olduğunu düşünüyorum.

Dongtan; sürdürülebilir sonuçlar hedefleyen birçok proje için ortak payda olarak gördüğümüz prensipleri belirledi. Fakat sürdürülebilirliğe yönelik bu yaklaşımın daha da ileriye gitmesi gerektiğine inanıyoruz. İklim etkisinin yarattığı zorluk yalnızca kendimize olan etkileri hafifletmek için değil gezegenimizi ve içinde yaşadığımız çevreyi iyileştirmek için geniş çaplı ve hızlı bir yaklaşım gerektiriyor. Arup’un büyümesi; çalışmalarımıza bilgi sağlayan ve günümüzde ekonomi, sosyoloji, yönetişim, güç, otorite, politik konular ve benzerlerini de kapsayan değişkenleri genişleten bu “sorgulama kültürü”nü yansıtıyor. Bu yeteneklerin çoğu Arup’ta mevcut ancak çözümler, sürdürülebilir yerlerin değerlerini paylaşanlarla iş birliği ruhuyla eşit şekilde oluşturulur. Bu girdileri genişleterek iş birliği yöntemiyle, sürdürülebilirliğin bir dayanıklılık hikayesine dönüştüğüne inanıyoruz. Streslere, darbelere ve zorluklara karşı nasıl dayanıklı oluruz? Bir tür evrimi burada görebiliriz.

uygulama

Master planın en büyük zorluğu geleceği tasarlamanızdır ve dinamik değişim sürecinde gelecek, nadiren geçmişin öngörülen bir evrimi olabilir. En uygun gelecek bağlamını kurabilmek için düşüncelerimizi “o zaman, şimdi ve sonra” ile sınırlarız. “O zaman” onun tarihi, “şimdi” şu anın gerçekliği ve “sonra” mantıklı bir gelecek senaryosudur.

İlk yapmamız gereken, bağlamımızın geniş ölçekli parametrelerini anladığımızdan emin olmak; bu, “o zaman” ve “şimdi” için bir temel oluşturur. Bir mekanın üzerinde çalışmakta olduğumuz zamandaki koşullarını, yani “şimdi”yi olduğu gibi, tarihini yani “o zaman”ı da bilmek zorundayız. 

Bu sadece fiziksel değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik koşulların dinamik etkileşimidir. Sadece kendi başlarına “gerçekler” ile değil aynı zamanda sorunların üzerinde yer aldığı değişim çizgisiyle de son derece ilgiliyiz. Bazı yörüngeleri anlayarak “mantıklı gelecek” senaryosunu görmeye başlayabiliriz. Fakat, aynı zamanda kendimizi sonuncunun (geleceğin) ürünü olmayan yeni koşullar hakkında da bilgilendirmemiz gerekir. Bu nedenle öngörü ve araştırma çalışmalarımıza çok fazla zaman ve para yatırımı yapıyoruz. Örneğin, geleceği hayal eden “Drivers of Change” ve gece ekonomisi, kentsel çocukluk çağı ve yeşil altyapı vb. kentsel çevre sorunları üzerinde çalışmakta olduğumuz “Cities Alive” gibi akla uygun gelecek senaryolarımız var.

İkinci adım hedeflere ilişkin bir çeşit konsensüs yaratmakla ilgili. Master planların birçok paydaş ve katılımcıları vardır. Biz bu katılımcıları bir araya getirir ve ortak amaçları ortaya çıkaran bir süreci yaratırız. Bu, paydaşların paylaşılan amaçlar kadar aynı zamanda paylaşılmayan bireysel amaçları da görmelerini sağlar. Bu şekilde müşterek ve özel amaçlar için bir platform yaratırız. Bu platform, bu çerçeveyi açığa çıkararak gelişen önerilerin değerlendirilebileceği yön ve kriterler üzerinde konsensüs oluşturmak nihai amacıyla işlemler ve tartışmaların ortaya çıkacağı bir platformdur. Bu amaçları alarak ve uygulanacakları öncelikleri değiştirerek, farklı önceliklerin test edileceği bir seri mekansal strateji yaratırız. Daha sonra paydaşları tekrar bir araya getirir ve seçenekler üzerinde atölye çalışmaları yaparak genellikle tüm seçeneklerin karışımı olan, tercih edilen senaryo üzerinde mutabık kalırız. 

Arup’un büyümesi; çalışmalarımıza bilgi sağlayan ve günümüzde ekonomi, sosyoloji, yönetişim, güç, otorite, politik konular ve benzerlerini de kapsayan değişkenleri genişleten bu “sorgulama kültürü”nü yansıtıyor. Bu yeteneklerin çoğu Arup’ta mevcut ancak çözümler, sürdürülebilir yerlerin değerlerini paylaşanlarla iş birliği ruhuyla eşit şekilde oluşturulur. Bu girdileri genişleterek iş birliği yöntemiyle, sürdürülebilirliğin bir dayanıklılık hikayesine dönüştüğüne inanıyoruz. Streslere, darbelere ve zorluklara karşı nasıl dayanıklı oluruz? Bir tür evrimi burada görebiliriz.

Bu sürece bir zaman testi uygularız. Master planların gerçekleştirilmesi genellikle hatırı sayılır bir zaman alır. Geleceğin kendi içinde kesinlik taşıyamayacağını kabul etmek zorundayız. Bu, yaratılan mekan ve kimliğin ilk aşamasına, araziye yapılan ilk dokunuşlara yani “başlangıç noktası”na odaklandığımız anlamına gelir. Ancak aynı şekilde, gelecekteki aşamalarda yaşanacak değişiklikler için de tetikte olunması gerektiğini kabul ediyoruz. İyi bir master plan, içeriğini ve temel fikirlerini kaybetmeksizin çevik ve uygulanabilir olmalıdır. Kendinizi bir vizyon konisi içinde zıplarken hayal edin. Sanırım bizim yaptığımız da bu.

1986’da Arup’un projelendirdiği Londra’da Liverpool Street yakınlarındaki Broadgate Complex için 2016 yılında yaptığımız yeni projede, geriye gidip tasarım hedeflerini kontrol ederek nasıl performans gösterdiklerini inceleyebildiğimiz için şanslıydık. Bir çeşit sürekli tekrarlayan teklif sunma, çalıştırma ve yeniden değerlendirme döngüsü gibi. Bize senaryo tekrarlamaları için çok daha geniş parametreleri kontrol etme imkanı veren ve koşulları giderek artan şekilde dijital olarak modelleme imkanımız var. Bu bize, entegre etmemiz gereken sürdürülebilirlik parametrelerinin genişliğini artırırken, projelerimizi, performanslarını ve sonuçlarını anlama imkanı veriyor. Ayrıca, gezegeni etkileyen şeylere karşı sorumluluğumuzu kabul ediyoruz. Arup olarak Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik Geliştirme Hedefleri’ni benimseme kararı aldık. Üzerinde uluslararası mutabakata varılan bu konular çerçevesinde işlerimizin dünyanın birçok bölgesinde sürdürülebilir bir gezegen ve yaşam kalitesi yaratmaya nasıl katkıda bulunduğunu değerlendirebiliriz.

sürdürülebilir şehirler için kentsel planlama

Sıklıkla dijital akıllı şehirlerin rolü hakkında tartışıyoruz. Ancak henüz bunun gerçekte ne demek olduğunu tam olarak anladığımızdan emin değilim. Dijital sistemler, akan veri ve bilgiler; yeni değerler, yeni bir dil ve varoluş sistemi yaratıyor. Bir şehrin kaynaklarını etkileme veya kullanma biçimini izlememize, tanımlamamıza, ölçmemize ve göstermemize imkan veriyor. Dijital, geçmişte yalnızca kalitatif (nitel) bir anlayışa sahip olduğumuz, hava kalitesi, akustik, yakıt tüketimi, ısı parametreleri, mikro iklim etkileri vb. görünmeyen birçok şeyi görünür kılıyor. Dijital sistemler artık niceliksel anlayışımız olmasını ve görünmeyenleri ortaya çıkararak daha sonra onlara farklı yollarla cevap vermeye başlamamız için daha fazla yeteneğe sahip olmamızı sağlıyor. Dijital çağın bize en büyük katkısının, görünmezleri ve aralarındaki ilişkileri görmemize izin vermiş olması olduğunu düşünüyorum.

Sürdürülebilir şehirler insan varoluşu için kalıcı bir yaşam kalitesini sürdürme konusundaki zorluğu ele almak açısından merkezdedir.

Sürdürülebilir şehirler için kentsel tasarım, sürdürülebilir tasarımın birincil sonuçlarının ne olduğunu hatırlamakla başlar. Bu, insanların yaşadığı çevrenin yaratılmasıyla ilgilidir. Kullandığımız bütün teknik araçlar ve süreçlerin, bir mekandan duygusal cevap almak için “vasıtalar” olduğunu unutmamalıyız. Bildiğimiz gibi insanlar duygularının yönlendirmesiyle hüküm verir, sonra bunu kanıtlar üzerinden doğrular. Kent psikolojisinin şehirlerde nasıl işlediğini ve seçimlerimizi nasıl duygularımızla yaptığımızı anlamaya ihtiyacımız var. İyi bir şehrin gevşek bir formda ve giderek daha çevik olması gerektiğini anlamamız gerekir.

Bana kalırsa çok spesifik kullanımları olan, uyum sağlama özelliğinden yoksun şehirler inşa etme döneminden geçtik ve hizmet ömrünü aşan binalarımız oldu. Kullanımını değiştirmek istediğimizi her seferinde yeniden inşa etme alışkanlığı yerine bir şehri oluşturan bina stoğunu kullanıma göre adapte edebilmeliyiz. Hızla değiştiğimiz için şehri yeniden inşa ederken kaynakları tüketme lüksümüz yok. Giderek artan şekilde, kullanımlarını ve tiplerini çok farklı şekilde adapte edebilen “bol kesim” sistemler arıyoruz. Yangın sistemleri, mekanik sistemler, aydınlığın içeriye girişi, açılabilir pencereler, yol akustiği vb. Bunların hepsi karşılıklı olarak ilişkili şeyler.

Sürdürülebilir şehir için iyi bir kentsel tasarımın diğer özelliklerini sayarken, insanların sokak gibi resmi ortamlar kadar kafeler, açık alanlar gibi gayrı resmi ortamlarda da faaliyet gösterdiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. “Gayrı resmi” hakkında düşünmenin bir yolu olarak genellikle şehrin arka sokaklarından bahsederiz. Mimari çok uzun zaman sadece ön plan için vardı. Tarihte biraz geriye baktığımızda dar sokaklar ve genellikle yaşamın nedensel etkileşimlerinin ortaya çıktığı koşulları görürüz. Bazıları buraların yaratıcılık ve yenilikçiliğin ortaya çıktığı yerler olduğunu savunur.

Son olarak, şehri döngüsel bir ekonomi olarak sorgulamamız ve incelememiz gerekiyor. Bu; inşa, kullanım ve yıkıma dair değil, bunun bir döngüselliği var. Bunun binaları ve şehri vergilendirme şeklimiz, döngüselliği teşvik etme, kullanımdan caydırma ve elden çıkarma kültürü potansiyeli gibi şeyler üzerinde inanılmaz derecede ilginç tartışmalar yarattığını düşünüyorum. Ellen MacArthur Vakfı ile ortaklaşa çalışarak bunun şehre nasıl uygulanacağı konusuna yatırım yapıyoruz. Birlikte kendimizi, sistemlerin döngüselliğini ve bunun kaynaklara, becerilere ve ekonomilere nasıl uygulanacağını anlamaya ve göstermeye adadık.

Özetle, sürdürülebilir şehirler insan varoluşu için kalıcı bir yaşam kalitesini sürdürme konusundaki zorluğu ele almak açısından merkezdedir. Sürdürülebilir şehri ancak;

– İnsanların zorunluluktan değil isteyerek içinde olmak   istediği bir yer

– Küresel ölçekten yerele insanların içinde olmaya gücünün  yetebileceği bir yer

– İnsanların, sağlıklı toplulukların sosyal ve duygusal   başkentini inşa etmek için yerleşmek istediği bir yer olarak düşünürsek anlayabiliriz.