Denise Deluca 
Minneapolis College of Art and Design

Biyomimikri bize, en acil sorunlarımıza hitap edecek ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için birlikte çalışabilecek tasarım süreci, değerlendirme kriterleri ve sonsuz sayıda sürdürülebilir tasarım seçenekleri sunuyor. Ayrıca doğanın kurallarını sürdürülebilir işletmeler, organizasyon yapıları ve liderlik modelleri yaratmak için kullanabiliriz.

doğadan ilham alan tasarım “gerçek dünya”ya uymuyor

Doğanın tasarım stratejileri ve çözümleri inanılmaz, teknik standartlarımıza göre radikal şekilde yenilikçi, çevre standartlarımıza göre de sürdürülebilirliğin tam tarifidirler. Doğanın tasarımları aynı zamanda güzeldir ve canlıları sevme duyumuzu, doğuştan gelen doğa sevgimizi uyandırır. Dolayısıyla ilhamını doğadan alan tasarımlar radikal biçimde yenilikçi, sürdürülebilir ve genellikle güzel ve aynı zamanda da ilham verici.

 Şimdi “gerçek dünya”ya bir göz atalım. Bu deyimi en son ne zaman duyduğunuzu veya kullandığınızı düşünün. Nasıl kullanılmıştı? Neyi kastediyordu? Nasıl bir dünya görüşünü temsil ediyordu? Bu ifadeyi düşündüğümde gözümün önüne, kollarını kavuşturmuş; çatık kaşlı, sizi ya batırıp ya çıkaracak güçlü kararlar veren takım elbiseli insanlar geliyor. Bu; acımasız rekabet, istismar ve kara dayalı bir dünyadır. “Gerçek dünyada” doğaya yalnızca doğal kaynaklar deposu olarak değer verilir ve sürdürülebilirliğin kısa vadede hiçbir değeri yoktur.

Deneyimlerime göre insanlar yeni radikal yenilikçi ve sürdürülebilir doğadan ilham alan tasarımları paylaştıklarında kaçınılmaz şekilde duyacakları şey “Çok havalı ama gerçek dünyada asla işlemeyecek” veya ilk birkaç reddedilmeden sonra “Gerçek dünyaya hoş geldin” cümlesi olacaktır. Düşünce aşamasının ötesinde; doğadan ilham alan, radikal, sürdürülebilir yenilikçilik yapmaya çalışan herkes muhtemelen bu ifadeyle karşı karşıya kalacaktır.

Bu nedenle, hepimizin bahsettiği “gerçek dünya”, risklerin aşağıya itilip ödüllerin yukarıya çekildiği, yukarıdan aşağıya hiyerarşi ile inşa edilmiştir. Sistemsel düşünce, ortak yaratıcılık ve radikal yenilikçiliğin imkansız olduğu silolarla doludur. Başarının ölçüsü paradır ve amaç mümkün olan en hızlı şekilde en fazla parayı kendiniz için yapmaktır. Önemli olan budur. “Gerçek dünya”nın yapısı ve kültürü; doğadan ilham alan sürdürülebilir ve doğasever tasarım şöyle dursun sadece radikal yenilikçiliği ölçmek ve yönetmek için bile kurgulanmamıştır. Bu kötü haber.

Kitabımda paylaşmayı umduğum iyi haber ise şu: Biyomimikri araçlarını, ilhamını doğadan alan tasarımın desteklenmesi ve gelişmesi için “gerçek dünya”ya uygulayabiliriz ve bu süreçte “gerçek dünya”nın doğa gibi daha uyarlanabilir, daha esnek, daha sürdürülebilir daha insani; yani “gerçek” gerçek dünya olmasına yardımcı olmak için kullanabiliriz.

Protestolar ve politika değişikliklerinin ötesinde sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik yalnızca büyük radikal yenilikçi ve ilham verici tasarım fikirleriyle gerçekleştirilebilir. Bu tam da biyomimikrinin sağlayabileceği bir şey.

biyomimikri ile çözülebilecek problemler & sürdürülebilirliğe katkısı

En acil sorunlarımızdan bazıları, hepsi birbiriyle ilişkili olan iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve çevresel adaletsizlik. Bu problemleri, dünya üzerinde yaşayan bir tür olarak sürdürülebilir yaşam için gerekli doğanın temel kurallarını göz ardı ederek biz yarattık. Biyomimikride bu kurallar “Yaşamın İlkeleri” olarak adlandırılır. Yaşama elverişli koşullar yaratan, uyum sağlayabilen ve gelişebilen ürün tasarımları ve süreçleri içerir.

Biyomimikri bize, en acil sorunlarımıza hitap edecek ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için birlikte çalışabilecek tasarım süreci, değerlendirme kriterleri ve sonsuz sayıda sürdürülebilir tasarım seçenekleri sunuyor. Ayrıca, doğanın kurallarını sürdürülebilir işletmeler, organizasyon yapıları ve liderlik modelleri yaratmak için kullanabiliriz.

biyomimikrinin gelecekteki rolü

İklimin değiştiğini; sel, su kıtlığı, bitmez tükenmez orman yangınları ve kasırgalar gibi felaketlere yol açmaya başladığını biliyoruz. Plastikler ve insan yapımı toksinler artık ıssız dağ tepelerinden anne sütüne kadar dünyanın her yerinde. Yanlış yönlendirilmiş, sömürücü ve açgözlü tasarımdan, bu kirliliği yaratan üretim kararlarından etkilenmeyen kimsenin olmadığını biliyoruz. Daha fazla insan  (gücü elinde tutanlar bile) bunun farkına varıyor ve bir şeyler yapılmasını talep ediyor. Etrafımızda bir şeyleri değiştirmek, hatta hayatta kalabilmek için yeni paradigmalara, ilkelere ve uygulamalara ihtiyacımız olduğu açık.

Aynı zamanda işletmeler giderek artan öngörülemezlik ve belirsizlikle baş edebilmek için mücadele ediyor. Değişimin gerçekleşmekte olduğunu, değişimin olması gerektiğini ve değişimi başaramamanın başarısızlığa eşit olduğunu kabul ediyorlar; ancak çoğu işletme değişime direnmek için tasarlanmıştır. Onların da sürdürebilmek ve hatta hayatta kalabilmek için yeni paradigmalara, ilkelere ve uygulamalara ihtiyacı var.

Protestolar ve politika değişikliklerinin ötesinde sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik, yalnızca büyük radikal yenilikçi ve ilham verici tasarım fikirleriyle gerçekleştirilebilir. Bu tam da biyomimikrinin sağlayabileceği bir şey. Neyse ki gittikçe daha fazla insan bunu keşfediyor ve bunu gerçekleştirmek için bizimkine benzer programlarla eğitiliyor. Bütün tasarımların doğadan esinlendiği ve sürdürülebilir olduğu günü sabırsızlıkla bekliyorum.