yaratıcı yeniden kullanım
Sürdürülebilir kalkınma kavramı ilk kez, 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca hazırlanan Brundtland Raporu’nda “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” olarak tanımlandı.
Feilden Clegg Bradley Studios (FCBStudios) olarak, gelecekteki anlam ve kullanımlarını korumak için mevcut binaları restore etme, onarma ve yeniden canlandırma yaklaşımımızı “yaratıcı yeniden kullanım” olarak adlandırıyoruz. Bu yaklaşım sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik değer yaratmak için mevcut binaların ve altyapının dönüştürülmesi ve yeniden canlandırılmasını kapsıyor.
Mevcut binaların (hem tarihi hem de modern) yaratıcı yeniden kullanımı, sürdürülebilir kalkınma için mükemmel bir yöntem. Çalışmalarımız, tescillenmiş tarihi binaların hassas onarımı ve yeniden kullanımından çağdaş müdahalelerin tasarımına, eski ve yorgun binaların yenilenmesine ve tarihi şehirlerdeki geniş alanların master planlarına ve yeniden geliştirilmesine kadar uzanıyor.

Gelecekteki anlam ve kullanımlarını korumak için mevcut binaları restore etme, onarma ve yeniden canlandırma yaklaşımımızı “yaratıcı yeniden kullanım” olarak adlandırıyoruz. Bu yaklaşım sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik değer yaratmak için mevcut binaların ve altyapının dönüştürülmesi ve yeniden canlandırılmasını kapsıyor. Mevcut binaların (hem tarihi hem de modern) yaratıcı yeniden kullanımı, sürdürülebilir kalkınma için mükemmel bir yöntem.
tasarım yaklaşımı
Projeleri koruma mimarları tarafından üstlenilen tarihi binalar, yaratıcı yeniden kullanımın önemli bir parçasını oluşturur. Bath Abbey, Middleport Pottery ve Alexandra Palace gibi geleneksel malzemelerden yapılmış ve bıraktığı mirasla tanınan binalar özgün ve önemli olarak kabul edilir, tarihleri ve dokuları belgelendirilir. Ancak bizim yaklaşımımızda bu binalar birer müze eseri değil canlı birer varlıktır. Geçmişleri olduğu gibi gelecekleri olduğunu da düşünürüz.
Modern binalar ise hem tasarımındaki fikri yaklaşım hem de kullanılan malzemeler açısından daha deneyseldir. Londra’daki Southbank Center veya Bristol Üniversitesi Richmond Binası gibi… Bu binaların özgün mimarı veya tasarımcısı genelde hayatta olur ve bu binalardaki projeler genellikle yeniden işlevlendirme, güncelleştirme veya restorasyonu kapsar.
FCBStudios’ta yaratıcı yeniden kullanım projeleri, mevcut binalara ve tarihi bağlamlara yenilikçi bir yaklaşım geliştirmek için uzman koruma becerilerini tasarımla birleştiriyor. Koruma ve tasarımın ayrılmaz bir bütün ve binaların yeniden kullanımının sürdürülebilir mimari yaratmanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşünüyoruz.

Koruma ve tasarımın ayrılmaz bir bütün ve binaların yeniden kullanımının sürdürülebilir mimari yaratmanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşünüyoruz.
projeler
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Bath kentindeki Bath Abbey, 1300 yıldan fazla bir süredir ibadethane olarak hizmet veriyor. Kiliseyi geçmişten geleceğe taşımayı hedefleyen Ayak İzi Projesi (The Footprint Project), onarım ve koruma çalışmalarının yanı sıra önemli yeni işlevler sayesinde yapının gelecek nesiller için de aynı şekilde kalmasını amaçlıyor. Proje 2021 yılında tamamlandığında, Georgian döneminde olduğu gibi yüksek tavandaki yelpaze tonozlardan betimleyici ve dokunaklı anıt duvarlara ve muhteşem tarihi zemine kadar kilisenin görkemli hacminin tümünü deneyimlemek mümkün olacak. Kilise ilk tasarlandığında olduğu gibi halka açık ve hem geleneksel hem de çağdaş ibadete yönelik güzel, işlevsel bir alan sunacak. Mekanların kullanımını yeniden düşünerek ve işlevleri güncelleyerek, Bath Abbey’nin önümüzdeki 100 yıl boyunca ayakta kalmasını sağladık.
“Halkın sarayı” olarak nitelendirilen, Viktorya döneminden kalma bir tiyatro olan Londra’daki Alexandra Palace’ın doğu kanadının yenilenmesi; tarihi mekanlarının eşsiz karakterini korurken yeni bir altyapıyla bütünleştirerek çok sevilen kültürel simgeye yeni bir yaşam kazandırdı. Seksen yılı aşkın süredir kapalı olan 19. yüzyıl tiyatrosu, onlarca yıllık değişim, hasar ve yavaş bozulma ile örtülmüş bir ihtişam hikayesi anlatıyor. Bütün bunlar, geçmişi somut hale getiren mekanın karakteri ve atmosferinin ayrılmaz bir parçası. Bazı geniş kapsamlı değişiklikler gerekliydi, ama en önemlisi, bu mekanı eşsiz kılan ve iyi niyetli bir onarımın yok edebileceği kırılgan bir nitelik olan anımsatıcı ve katmanlı karakterinin korunmasıydı. Restorasyon (yenileme) yerine konsolidasyon (sağlamlaştırma) yaklaşımımızı tanımlamak için “durdurulmuş çürüme” terimini kullanıyoruz.

Yaşları ne olursa olsun, mevcut binalara yaklaşımımız her zaman gereklilikleri, estetik, sosyal ve fiziksel bağlamı ve binanın bugünkü önemi hakkında derin bir kavrayış öncülüğünde gerçekleşir.
Middleport Pottery, Birleşik Krallık’ta aktif olarak çalışan, Viktorya döneminden kalma son çömlek imalathanelerinden biri. Yapıda gerçekleştirdiğimiz gösterişsiz ve ölçülü yenileme, geleceğe izin verirken geçmişi onurlandıran dinamik, yeni bir iş ve ziyaretçi merkezi yarattı. Risk altındaki bina dokusunun yenilenmesi, yeni işletmeler ve ziyaretçi olanakları oluşturmak için terk edilmiş ve yaşanmaz alanların geri kazanılması, geçmişe nazaran daha çeşitli karma kullanımlı seramik atölyeleri merkezi yarattı. “Hafif dokunuş” felsefesiyle sadece gereken yerlere müdahale etmeye çalıştık. Projenin yenileme hedefleri için esas olan ziyaretçi erişiminin ve eğitim olanaklarının iyileştirilmesi, yerel halkın endüstriyel miraslarıyla yeniden bağlantı kurmasını sağladı ve nesiller boyu dünya lideri tasarım ve zanaatla geçimini sağlamış topluluğun gururunu yeniden canlandırdı. Tamamlanan proje, aynı zamanda zanaat becerisi kazandırma üzerine eğitim programını da içeriyor.
Sanat merkezi Southbank Centre’ın Kraliçe Elizabeth Salonu, Purcell Salonu ve Hayward Galerisi’nin restorasyonu ve yeniden tasarımı, 1960’ların bu eşsiz, Brutalist harikasına yeni bir yaşam ve az bakım gerektiren, daha düşük enerji geleceği verdi. Öncelikli olarak bina hizmetlerini değiştirmek, çevresel performansı ve altyapıyı iyileştirmek için tasarlanmış bir koruma projesi olsa da yeniden hayata döndürülen binalar, sürekli genişleyen bir sanatsal programı artık tam olarak destekleyebiliyor, izleyiciler ve sanatçılar için engelli erişimini daha iyi hale getiriyor. Binanın 66 piramitten oluşan ikonik çatı ışıklığı, uyarlanabilir yeniden tasarıma tabi tutuldu ve artık galerilerin kontrol edilebilir doğal ışıkla dolmasına izin veriyor. Yenilenen Kraliçe Elizabeth fuayesinin ön köşesindeki camekan, nehir kıyısıyla yeni bir bağlantı kuruyor. Bu tasarım müdahaleleri, modern teknoloji ve bina deneyimlerinden faydalanırken orijinal tasarımın ruhuna sadık kaldı.

En sürdürülebilir mimari tartışmasız hiç inşaat yapmamaktır dolayısıyla binaların yeniden kullanımının sürdürülebilir mimari yaratmanın ayrılmaz bir parçası olduğu açık bir gerçek.
sürdürebilirlik & yaratıcı yeniden kullanım
Yaşları ne olursa olsun, mevcut binalara yaklaşımımız her zaman gereklilikleri, estetik, sosyal ve fiziksel bağlamı ve binanın bugünkü önemi hakkında derin bir kavrayış öncülüğünde gerçekleşir. Yeni unsurlar eklediğimiz noktada, mevcut binaların geçmiş ve bugünkü durumunun hem sezgisel olarak anlaşılması hem de bilimsel açıdan araştırılması anlayışının tamamen yeni bir plan içerisinde ifade edilmesini sağlıyoruz. Böylece eski ve yeni arasında yaratıcı bir diyalog kuruluyor. Tasarım ve korumanın ayrılmaz bir bütün olduğuna ve birlikte uygulanacağına inanıyoruz.
En sürdürülebilir mimari tartışmasız hiç inşaat yapmamaktır dolayısıyla binaların yeniden kullanımının sürdürülebilir mimari yaratmanın ayrılmaz bir parçası olduğu açık bir gerçek. Daha yoğun kullanılması gereken mevcut binaları daha enerji verimli hale getirip mevcut altyapı üzerine inşa ederek, mimarlığı kaynakları daha az kullanan bir sektör haline getirmek mümkün. Ayrıca mevcut binaların uyarlanması, yıkılmaları halinde kaybolacak olan gömülü enerjiyi koruyabilir. Mirasımız sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için insanlara en iyi şekilde nasıl hizmet etmeli? Sormamız gereken soru bu.