Cafer BOZKURT
Cafer Bozkurt Mimarlık

yeniden kullanım

Yeniden işlevlendirme konusu; özgün amacını kısmen ya da tamamen kaybetmiş eski yapı ve alanların günün koşullarına uygun biçimde dönüşümünü sağlayan çok boyutlu çalışmaları kapsar.

Konumu, yapı kalitesi ve kültürel değeri bakımından önem teşkil eden sivil ve anıtsal taşınmaz varlıkların yenilenerek çağdaş kalitede kullanıma hazırlanması, toplum için çok yönlü bir kazanç. Bu değerlerin bir araya gelerek meydana getirdikleri yapılı çevre ve mekanlar toplumun belleğini oluşturur.

Ülkenin kültür hazinelerinin korunarak geleceğe aktarılması hem mevcut kaynakların sürdürülebilir kullanımı hem de yeni nesillerin geçmişle bağ kurması bakımından son derece önemli.

Tarihi kent dokularının ve kültürel mirasın korunması, bir toplumun tarih boyunca ürettiği ortak değerlerinin ve geleneklerin devamlılığını sağlamada önemli bir rol oynar. İnsanlar arasındaki birlik ve dayanışma duygularını güçlendirir.

başarılı bir projenin ana bileşenleri ve ilkeleri

Her yenileme projesi kendi tarihsel, sosyolojik ve ekonomik şartları çerçevesinde özel olarak ele alınmalı. Müdahalenin öznesi tek bir eski eser bina, bir yapılar grubu hatta bir kent parçası olabilir. Arkeolojik veya doğal sit alanlarının içinde yer alabilir. Korunması gerekli bu kültür varlıklarının özgün kimliklerinin muhafaza edilmesi, yeni işlev ve eklerin mevcut yapıyla yarışmadan, içinde bulunduğu çevreyle bütünleşmesinin sağlanması gerekir.

Örneğin; 2006-2010 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz, Cumhuriyet Tarihi içinde sanayileşmenin sembollerinden birisi olan Bursa Merinos Projesi, Şubat 1938’de M. K. Atatürk tarafından açılıp 2000 yılına kadar işlevine devam eden Merinos Fabrikası ve çevresini kapsıyor. Genişleyen şehrin ortasında atıl bir halde kalan tesisler, 2005 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap verecek bir kentsel geri dönüşüm projesi olarak yeniden ele alındı. 270.000 m²’lik bir şehir parkı haline getirilen alan, Merinos Park adı altında, korunan mevcut bitki örtüsü ve ağaçları, peyzaj düzenlemesi kapsamında yapılan yeni ağaçlandırma, gölet, koşu ve bisiklet yollar, oturma yerleri, çocuk oyun alanları ve kafeteryasıyla bir rekreasyon kompleksi.

Teknolojik ve fonksiyonel ömrünü kaybetmiş bulunan eski Merinos Fabrikası Binası’nın yeniden işlevlendirilerek restorasyonu bu projenin temel karakterini oluşturuyor. Yeni Merinos Kültür Merkezi içinde müzik konservatuvarı, sanat galerileri, sanat atölyeleri ve kütüphane bulunuyor. Ayrıca tüm tesisin önemini anlatan bir tekstil müzesi ve bir ipek müzesi oluşturuldu. Buna ek olarak, fabrika binası ve park ile bütünleşecek şekilde tasarlanan Atatürk Opera ve Konser Salonu; içinde 1.600 kişilik opera-bale-devlet senfoni orkestra salonu, 840 kişilik konferans-konser-gösteri salonu, 400 kişilik senfoni orkestra salonu, 1.000 kişilik balo salonu, sergileme, kafeterya vb. birimleri barındırıyor.

Merinos kompleksi, Bursa halkı için Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından sunulan kültürel ve eğitim fonksiyonları vasıtasıyla kullanılmak üzere planlandı. Özellikle eski fabrika yapısı içerisinde öne çıkarılmış esnek mekanlar kapasite ve çok amaçlılık açısından beklenenin çok üstünde. Bursa Koruma Kurulu, proje mimarlarının isteğiyle, bütün yerleşkenin bundan böyle sadece kültür, sanat, eğitim ve rekreasyon amacıyla kullanılabileceği ve ileride ticari kullanıma ve yeni yapılaşmaya açılamayacağı kararını aldı.

Yerleşmeler büyüdükçe şehrin içinde kalmaya başlayan eski sanayi bölgelerinin, limanların, antrepoların ve fabrikaların kültür ve sosyal içerikli fonksiyonlar ile yeniden düzenlenerek kentlilerin ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde yaşatılması sağlanır.​

zorluklar ve tasarım yaklaşımı

Bu tip projeler genellikle tarihi çevre içinde yer alan korunması gerekli kültür varlıklarından meydana geldiği için tasarım, onay ve uygulama süreçleri hem çok emek istiyor hem de daha çok zaman alıyor. Öncelikle inceleme, araştırma ve bunu takip eden analiz, belgeleme aşamaları mevcut. Bu doğrultuda detaylı rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ve raporları hazırlanır. Daha sonra başta ilgili anıtlar kurulu ve belediyeler olmak üzere çeşitli kurumları içeren kapsamlı bir onay süreci söz konusu. Diğer çalışmalardan farklı olarak uygulama sırasında çıkabilecek yeni bulgular veya hasarlar karşısında projelerin ve izinlerin yenilenmesi de gerekebilir. Bütün bunlar zaman ve ekonomik güç gerektiriyor.

İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Cankurtaran, tarihi bir saray bölgesi ve şehrin önemli arkeolojik alanlarından biri olarak biliniyor. Burada gerçekleştirdiğimiz Cankurtaran Kentsel Dönüşüm Projesi’ni oluşturan yapı adası, 49 parselden meydana geliyor. İstimlak edilmiş olan 3 parselden sonra geriye kalan 46 parsel arasında 13 tane eski eser olarak tescilli parsel bulunuyor. Bu çerçevede, mevcut 33 parsel ile hakkında yeterli bilgi ve belge bulunmayan 3 tescilli parsel çağdaş şehircilik ilkeleri ve kentsel yenileme kanunlarına uygun olarak yeniden projelendirildi. Kalan 10 tescilli parsel ise tek tek butik otel olacak şekilde düzenlendi. Proje, tek tek parsel bazında değil, tüm yapı adası bir bütün olarak ele alındı. Mevcut imar planı şartlarının tanımladığı 3 kat hakkı ve taban alanı kat sayısı aynen korundu, yoğunluk arttırılmadı. Proje alanının tarih boyu devam etmiş olan dış imar istikameti ve ada içerisinde yer alan sokağın yol istikametinde değişiklik yapılmadı, sadece arka istikamet sınırında az miktarda düzenleme gerekli görüldü.

Restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanan tescilli parseller, diğer 36 parsel ile birlikte 3 yapı grubu halinde düzenlendi ve 3 ayrı kategoride oteller meydana getirildi. Yapı adasının arka tarafında restoran, kafe, çay bahçesi gibi fonksiyonların bulunduğu, çeşitli sosyal aktivitelere olanak sağlayan, kamuya açık bir iç avlu oluşturuldu. Dış tarafta ise zemin kat ağırlıklı olarak ticaret fonksiyonu için kullanıldı. Küçük çaplı bir kentsel tasarım projesi olarak ele alınan planlamada tarihi mahalle dokusu bütünleşen ve tarihi yarımada silüetini etkilemeyen bir mimari anlayış esas alındı. Projenin bölgenin tarihi, sosyal, kültürel değerlerini koruyarak turistik ve ekonomik kalkınmasını sağlayacak bir örnek teşkil etmesi amaçlandı.

yeniden kullanım projelerinin sosyal ve kültürel önemi

Yeniden işlevlendirme projeleri; tarih bilinci oluşturması, kentsel hafızayı koruması ve sürdürülebilirlik yönleriyle günümüzde sürekli değişim ve gelişme halindeki şehirlerimizde kültür odaklı bir gelecek planlaması bakımından son derece gerekli. Tarihi kent dokularının ve kültürel mirasın korunması, bir toplumun tarih boyunca ürettiği ortak değerlerinin ve geleneklerin devamlılığını sağlamada önemli bir rol oynar. İnsanlar arasındaki birlik dayanışma duygularını güçlendirir. Yerleşmeler büyüdükçe şehrin içinde kalmaya başlayan eski sanayi bölgelerinin, limanların, antrepoların ve fabrikaların kültür ve sosyal içerikli fonksiyonlar ile yeniden düzenlenerek kentlilerin ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde yaşatılması sağlanır.

Bu konuya güzel bir örnek, günümüzde İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı ve İstanbul Şehir Tiyatroları Haldun Taner Sahnesi olarak kullanılan Eski Kadıköy Hal Binası’nı çağdaş bir restorasyon anlayışı ve güncel ihtiyaçlar çerçevesinde, diğer fonksiyonlardan arındırıp tamamen bir tiyatro yapısı olarak yeniden işlevlendirdiğimiz “Haldun Taner Sahnesi Restorasyon ve Yeni Kullanım Projesi”. Yeni proje, koruma yasalarına uygun bir şekilde, 1927 yılında İtalyan Mimar Umberto Ferrari tarafından inşa edilen yapının özgün kontur gabarisi ve aynı zamanda arsa sınırı olan zemin kat planı içinde, günümüze kalan özgün dış cephe duvarlarını ve çatısının özgün geometrisini koruyarak tasarlandı. Yeni sahne ve teknolojisi de bu limitlerin el verdiği ölçüde yapıldı.

286 koltuklu mevcut Haldun Taner Sahnesi, konumu itibari ile Kadıköy’ün gözde ve en yoğun olarak kullanılan tiyatro salonlarından biri olsa da son derece zor ve kısıtlı imkanlar içinde işletiliyor. Özellikle sahne teknolojisi, fuaye alanları, sanatçı odaları ve diğer teknik mekanlar oldukça yetersiz ve eskimiş durumda. Yeni projede mümkün olan en iyi imkanlara sahip, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Şehir Tiyatroları için sembol olacak bir sahne sanatları yapısı yaratılması beklendi

Seyirci sayısının, fuaye ve sirkülasyon alanlarının, sanatçılar ve idareye ait mekanların arttırılması, ayrıca çok daha ileri bir sahne yapısının tesis edilmesi istendi. Çağdaş bir kültür yapısının gerekliliklerini ve yeni ihtiyaç programını, binayı tekrar aşırı derecede doldurmadan ve özgün mekansal özelliklerini koruyarak sağlamak amacı ile büyük bir alan kaplayan depolar, teknik hacimler ve sanatçı soyunma odaları için yapının altına bir bodrum kat önerildi. Bu sayede Yeni Haldun Taner Sahnesi Projesi’nde 460 kişilik ana tiyatro salonu, yüksek tavanlı geniş bir fuaye, prova salonları, ofisler ve yeterli sirkülasyon alanı yaratılması mümkün oldu. Ayrıca yeni salon için istenen orkestra çukuru, hareketli sahne mekanizması ve alt sahne alanı için de yer açıldı. Bunlara ek olarak zemin katta 80 kişilik ikinci bir küçük salon daha oluşturularak çocuk tiyatrosu imkanı sağlandı.

Yeni Haldun Taner Sahnesi Projesi; mimari, statik, mekanik ve elektrik projeleri kadar sahne, ışık ve akustik tasarımı gibi özel uzmanlık projelerinin de bütüncül olarak ele alındığı, çok boyutlu bir restorasyon çalışması. Eski yapının korunması için uygulanacak restorasyon ilkeleri ile modern ekte ortaya konulacak yeniden işlevlendirme yaklaşımının uyumlu bir şekilde bir araya gelmesi projenin en önemli tasarım ilkelerinden birini teşkil ediyor.