Moskova’da son elli yıl içinde inşa edilen ilk büyük ölçekli park olarak Zaryadye, kategorize edilmesi zor bir kamusal alan sunuyor. Aynı anda park, kent meydanı, kültürel tesis ve rekreasyonel çerçeveye sahip projede, bu eş zamanlılığı gerçekleştirmek için inşa edilmiş ortam üzerine doğal peyzaj yerleştirilerek; doğal - yapay, kentsel - kırsal, iç mekan - dış mekan arasında bir dizi temel yüzleşme yaratılmış.
Doğayı ve Mimariyi Bütünleştiren Park
St. Basil Katedrali, Kızıl Meydan ve Kremlin’e yakın bir noktada konumlanmış olan Zaryadye Park, Rusya’nın ortak geçmişi ve gelişen özlemlerine doymuş, tarihle yüklü bir alanda yer alıyor. Tarihsel olarak üzerindekilerin silindiği bu 35 dönümlük alanda; 1800’lerde Yahudi yerleşimi, yapımı yarım kalmış Stalinist mimariye ait bir gökdelenin temelleri ve 2007 yılına kadar Avrupa’nın en büyük oteli olan Hotel Rossiya bulunuyordu. Moskova şehir merkezinin dörtte birini kaplayan, gayrimenkul sektörünün bu merkezi bölgesi, ticari merkez kullanımını geliştirme planlarının Norman Foster tarafından yürütüldüğü beş yıl boyunca etrafı çitle çevrili olarak bekletilmiş. 2012 yılında Moskova Belediyesi ve Başmimar Sergey Kuznetsov, bu tarihi açıdan özel ve ticari merkezin halka açık bir parka dönüştürülmesi için tasarım yarışması düzenlemiş. Uluslararası tasarım konsorsiyumu Diller Scofidio + Renfro (DS+R) ile Hargreaves Associates and Citymakers, 27 farklı ülkeyi temsil eden 90 başvuru arasından seçilmiş.
Moskova’da son elli yıl içinde inşa edilen ilk büyük ölçekli park olarak Zaryadye, kategorize edilmesi zor bir kamusal alan sunuyor. Aynı anda park, kent meydanı, kültürel tesis ve rekreasyonel çerçeveye sahip projede, bu eş zamanlılığı gerçekleştirmek için inşa edilmiş ortam üzerine doğal peyzaj yerleştirilerek; doğal – yapay, kentsel – kırsal, iç mekan – dış mekan arasında bir dizi temel yüzleşme yaratılmış. Doğal arazi ve inşa edilenin bu iç içe geçmişliği, Moskova’nın tarihi resmiyete sahip, simetrik park alanlarına bir saygı duruşu olarak yeni bir öneri olan “Yabani Kentsellik” konseptini sunmuş. Tarihi “Kitay – Gorod” bölgesinin karakteristik ögeleri ve Kızıl Meydan’ın Arnavut kaldırımı döşemeleri, Kremlin’in yemyeşil bahçeleri ile bir araya gelerek hem şehir dokusuna uygun hem de yeşil yeni bir park yaratmış. Özel yapılmış bir kaldırım sistemi, insan eliyle yapılmış olanla doğalı kaynaştırıp sınır çizmek yerine iç içe geçirerek, ziyaretçileri serbestçe dolaşmaları için teşvik ediyor. Zaryadye Park, Moskova merkezini oluşturan dünyaca ünlü anıtlar koleksiyonu ile kentsel bölgeleri bütünleştiren kayıp halka.
Parkın her köşesini kat eden ziyaretçiler, Rusya’da bulunan; tundra, step, orman ve bataklık gibi dört değişik bölgesel peyzajı yeniden yaratarak kutlayan teraslarla karşılaşıyor. Bu bölgeler kuzeydoğudan güneybatıya doğru alçalan teraslar halinde, her biri sonra gelenin üzerinde yer alacak şekilde, araziye entegre toplam 14.000 metrekarelik kapalı, doğa ve mimarinin iç içe geçtiği programlı alanlar yaratmak üzere düzenlenmiş. Sonuç; doğa ve mimarinin bütünlüğü olmuş. Ziyaretçiler Moskova Nehri üzerindeki 70 metrelik çıkmadan nehri kuş bakışı izlemenin, medya merkezinin, doğa merkezinin, restoran, market, iki amfiteatr ve 2018 ilkbaharında tamamlanması planlanan filarmonik konser salonunun keyfini çıkarıyor.
Soğuk aylarda daha sıcak olan hava içeride tutulurken, yazın sıcaklığı çatıdan atmak için motorlu cam paneller açılıyor.
Bölümlerin yerleşimi de kısa olan park sezonunu uzatmayı hedefleyen artırılmış mikroklimaların yaratılmasını kolaylaştırıyor. Bu pasif iklim kontrol stratejilerine, parkın peyzajlı tepelerinden birinin yüksekliğinin kalibrasyonu ve sıcak havanın doğal yükselişinden yararlanmak üzere amfiteatrın camdan yapılmış kabuğu da dahil. Sonuç olarak, rüzgar minimize edilirken, bitkiler daha uzun süre yeşil kalıyor ve ziyaretçiler tepeye çıktıkça sıcaklık yavaşça yükseliyor. Soğuk aylarda daha sıcak olan hava içeride tutulurken, yazın sıcaklığı çatıdan atmak için motorlu cam paneller açılıyor. Bu doğal bölgeler toplanma, dinlenme ve gözlem yerleri, performans alanlarıyla bir arada kapalı kültürel pavyonlar sunuyor. Bu programlanmış yerlere ek olarak bir dizi manzara noktası, şehri yeniden keşfetmek için bir çerçeve sunuyor. Her ziyaretçi kendine özgü deneyimini kendisi yaratıyor.