GIULIO IACCHETTI

Giulio Iacchetti

Başla

Ben mutlu bir tasarımcıyım. İnsanlara iyi arkadaşlık edecek eşyalar temiz çizgilerden oluşmalı ve basit olmalı. Tasarımcı önce kendisi için tasarlamalı, kendi estetik değerleriyle uyum içinde form ile fonksiyonu bir araya getirmeyi amaçlamalı.

● Bize tasarıma nasıl başladığınızdan, eğitiminiz ve bugüne kadarki kariyerinizden bahseder misiniz?

1992’de ilk projelerimi imzalamaya başladım. Gençliğimden beri tasarımcı olmak istedim sanırım. Hep hayal ettiğim yeni nesneleri iyice düşünmeyi sonra onları yapmayı sevdim. 1982’de bir basgitara ihtiyacım vardı (tüm gençler gibi parasızdım) ve babamın yardımı ile bunu yaptım. Gövdesini tasarladıktan sonra parçaları monte ettik. Bu deneyimi ilk gerçek projem olarak değerlendiriyorum, benim için çok heyecanlı bir deneyimdi.

Öğrenim hayatım farklı zaman dilimlerine bölündü diyebilirim: Milano Politeknik Üniversitesi’nden endüstriyel tasarımcı olarak mezun olup çalışmaya başladım. Bir süre sonra bir endüstriyel tasarım uzmanlık okulunda eğitimimi tamamladım ve daha sonra Sanat Eserleri Konservasyonu Bölümü’nden mezun oldum. Profesyonel kariyerimde 2001 yılında Compasso D’Oro tasarım ödülünü almam çok önemli bir rol oynadı, bu ödülü doğada çözünebilen kaşık-çatal Moscardino ile kazandım. Ayrıca 2005 yılında Design alla Coop projesi ile çağdaş ve iyi tasarım ilkelerini süpermarketlerde satılabilecek dolayısıyla herkes için erişilir ürünlere taşıdım. Son olarak 2008’de Triennale Müzesi’nde düzenlenen, işlerimden oluşan “Oggetti Disobbedienti” (Boyun Eğmeyen Objeler) sergisini dile getirmek isterim.

Tasarımlarınız renkli ve eğlenceli görünüyor. Siz tarzınızı nasıl tanımlarsınız? “Mutlu tasarım” diyebilir miyiz örneğin?

Tasarımlarımı mutlu diye tanımlamak doğru olur mu bilmiyorum ancak eminim ki ben mutlu bir tasarımcıyım. İnsanlara iyi arkadaşlık edecek eşyalar temiz çizgilerden oluşmalı ve basit olmalı. Tasarımcı önce kendisi için tasarlamalı, kendi estetik değerleriyle uyum içinde form ile fonksiyonu bir araya getirmeyi amaçlamalı.

İyi tasarım sizce nedir?

İyi tasarım, objelerin dürüstlüğü ile sıkı bir bağ içindedir. Eğer bir obje dürüst ise iyi tasarımdır. Bir objenin dürüst olması için işlevini anlatması şarttır, bunun yanında öz, form olarak doğru, sessiz, günlük hayata uygun ve kendince normal olması gerekir.

Bir marka ile proje geliştirmeye başladığımda tasarım süreci ve malzeme tercihlerim dolaylı olarak markadan etkileniyor. İlk basta şirketin tarihinden, üretim yöntemlerinden ve tabii ki talep edilen projenin özelliklerinden ilham alıyorum. Ortaya çıkan proje bir sentezin ürünü denebilir.

En sevdiğiniz tasarımlarınız hangileri?

Benim tasarladıklarım arasında sanırım en sevdiğim “Lingotto” buz kalıbı çünkü beni çok iyi temsil ediyor: İşlevsellik ile fikirsel gerginliği çok iyi bir şekilde karıştırıyor. Bu kalıpla yapılan buz küpleri küçük altın külçeleri şeklinde çünkü suyun en mükemmel metal kadar değerli olduğunu iyice vurgulamak istedim.

Özellikle tercih ettiğiniz malzemeler var mı?

Tercih ettiğim malzemeler var diyemem çünkü kullanmak istemediğim malzeme yok, yapılacak ürün ile kullanılacak malzeme arasındaki uyum yatar.

İtalyan tasarımı açıkça biçim ile belirli bir işlevi birleştirmeyi amaçlar fakat aslında büyük üstatlarımız basitçe tek bir şey ile ilgilenmişler: Güzellik. İşte bu yüzden İtalyan tasarımı dünyada bir ekol oluşturabilmiştir çünkü bütün insanlar güzelliği arzular ve güzel şeylerin arasında yaşamak ister.

3D print gibi yeni teknolojiler veya yeni malzemeler tasarım pratiklerinizde değişime yol açtı mı?

Cevabım hayır. 90’lı yılların sonlarından beri kompleks formlardan oluşan prototipleri mükemmel bir şekilde ve hızlıca elde etmek için 3D yazıcıları kullanıyorum. Bu işin zor kısmı 3D yazıcılarla hazır objeler yapmak, gerçek ürünler ortaya koymak. Bu tip denemeler şimdiden mevcut, örneğin benim stüdyomda Alessi için bu konuyu inceliyoruz. Yaklaşmakta olan Milano Salone del Mobile kapsamında stüdyomuzda bu işleri tanıtmak amacıyla “Alesso Goes Digital” isminde şık bir etkinlik düzenleyeceğiz.

Malzeme tasarım sürecinizi nasıl etkiliyor? Önce tasarıma mı yoksa malzemeye mi karar veriyorsunuz?

Bir marka ile proje geliştirmeye başladığımda tasarım süreci ve malzeme tercihlerim dolaylı olarak markadan etkileniyor. İlk başta şirketin tarihinden, üretim yöntemlerinden ve tabii ki talep edilen projenin özelliklerinden ilham alıyorum. Ortaya çıkan proje bir sentezin ürünü denebilir. Bu sentez ilham kaynaklarının karmaşıklığı ile başlar ve başlangıçta gerilim yaratan etmenleri içinde çözümleyen, basitleştirilmiş bir formda son bulur.

Türkiye’yi düşününce tasarım konusunda büyük potansiyele sahip bir ülke aklıma geliyor. Bugünlerde Türk kahvesi için bir cezve tasarlıyorum, bu kadar yaygın ve halk tarafından benimsenmiş bu içeceğin hazırlanışına hayranlık duyuyorum.

İtalyan tasarımının belli başlı özellikleri neler? Tasarım dünyasında bir ekol olmasını neye bağlıyorsunuz?

İtalyan tasarımı açıkça biçim ile belirli bir işlevi birleştirmeyi amaçlar fakat aslında büyük üstatlarımız basitçe tek bir şey ile ilgilenmişler: Güzellik. İşte bu yüzden İtalyan tasarımı dünyada bir ekol oluşturabilmiştir çünkü bütün insanlar güzelliği arzular ve güzel şeylerin arasında yaşamak ister.

İtalyan postmodern tasarımının altın çağından etkilendiniz mi? Hangi isimler sizin için önemli?

İtalyan tasarımının bütün ustalarının benim formasyonumda ve şimdiki meslek hayatımda önemli yeri olduğunu belirtmeliyim. Özel olarak Enzo Mari, Achille Castiglioni, Angelo Mangiarotti, Richard Sapper ve Luigi Colombini’ye kendimi çok yakın hissediyorum fakat tasarım yolumun bu meslekte meyve verenlere kıyasla giderek daha otonom bir hale geldiğine inanıyorum.

Türk tasarımı hakkındaki düşünceleriniz neler?

Defne Koz’un işlerini çok beğeniyorum ve arkadaşı olma ayrıcalığına sahibim. Ayrıca Gaia&Gino ve Vitra’yı çok ilginç buluyorum. Türkiye’yi düşününce tasarım konusunda büyük potansiyele sahip bir ülke aklıma geliyor. Bugünlerde Türk kahvesi için bir cezve tasarlıyorum, bu kadar yaygın ve halk tarafından benimsenmiş bu içeceğin hazırlanışına hayranlık duyuyorum. Türk kahvesinin hazırlanışı ile İtalyanların moka ve Caffettiera Napoletana (Napoli kahve makinesi) kullanarak hazırladığı geleneksel kahve yapma adetleri arasında güçlü benzerlikler görüyorum.

Inventario dergisinde makaleleriniz yayınlanıyor. Aynı zamanda tarih ve tasarım teorisiyle ilgileniyorsunuz.

Her obje bana başka bir hikaye anlatıyor ben de onları dinlemeyi seviyorum. Örneğin kahve makineleri, kalemler, giysi mandalları ve kapı stoperlerini biriktirmeyi seviyorum. Bir şeyin doğru veya yanlış tasarlandığını anlamak için küçük detayların nasıl yapıldığını inceliyorum. Inventario dergisinde bana ayrılan bir alan var, arada sırada seçtiğim bir obje tipinden 12 örneği bu alanda yayınlıyorum ve değerlendirmelerini yapıyorum. Seçtiğim tasarımların hep güçlü yanları ve ilginç geçmişleri oluyor.

Son dönem projeleriniz neler?

Cezveden bahsettim, sonra Alessi ve Moleskine ile birçok proje yapıyorum. Tabii ki Silvia Cortese ile üç yıl önce kurduğum Internoitaliano markası için de çok çalışıyorum. Lansmanını yaptığımız en önemli proje “Internoitaliano”, bu marka ile modern çizgiler taşıyıp iyi tasarlanan ve İtalyan zanaatkarları tarafından imal edilen ürünleri satıyoruz. Ev mobilyalarını bir bütün olarak algılıyoruz dolayısıyla sandalye, masa, tabure, kitaplık vs. her çeşit dekorasyon ve mobilya tasarlıyoruz: Çağdaş çizgiler taşıyan bu ürünler yüksek kalite malzemelerle ve geleneksel yöntemlerle üretiliyor. Ayrıca Internoitaliano’nun iş modeli çok yenilikçi: Bildiğimiz mağazalarda satmak yerine internet üzerinden adrese teslim ediyoruz. Bu yeni maceraya güçlü İtalyan zanaatkarları ile atıldık, hepsi gerçekten ahşap, metal ve taş işçiliği konusunda en iyiler.

● Son olarak, genç tasarımcılara neler tavsiye edersiniz? Geleceğe yönelik amaçlarınız neler?

Gençlere genelde şunu söylüyorum: “Tavsiyeleri dinlemeyin, her konuda saf ve özgür vizyonunuza ihtiyacımız var: Kendinizi ifade ederken tereddüt edip uygun bir anı ve fırsatı beklemektense – ki bu an hiç gelmeyebilir – toy davranıp hata yapın.” Achille Castiglioni bize hata yapanın öğrendiğini gösterdi!