Lisedeyken, fizik öğretmeni Yvonne Brill’e kadınların hiçbir işe yaramadığını söylemişti. Manitoba Üniversitesi’ndeyken mühendislik bölümünün kadın öğrenci almayacağı söylenmişti. Daha sonra bir meslektaşı, erkeklerle aynı terfiyi alabilmesi için iki kat daha fazla çalışması gerektiğini belirtmişti. Bunlar elbette, kendi kuşağının en önemli roket bilimcilerinden biri olarak tanınmasından önce yaşanmıştı. Hayatının ileriki aşamalarında Brill, bu öykülerin hepsini, koyduğu büyük hedeflere daima ulaşabileceğini bilmenin özgüveniyle konuşan birinin sıcak gülüşüyle noktalardı. Aklına bir fikir düşmeyegörsün, onu oradan çıkarmanın hiçbir yolu yoktu.
Brill dört yaşındayken, Amelia Earhart uçakla tek başına Atlantik’in üzerinden geçen ilk kadın olmuştu. Küçük Brill için, özgürlüğe uçarak ulaşmak fevkalade bir şey gibi görünmüştü. Ancak Kanada Manitoba’da, liseye bile gidememiş Belçika göçmeni anne babasının üçüncü ve en küçük çocuğu olarak büyürken göreceği tarzda bir şey hiç değildi. Yine de önemi yoktu. Uçağıyla göklere çıkan bir kadın kahraman, gidilecek çok uzak yerler ve yapılacak fevkalade şeyler olduğunu kanıtlamaya yetip de artmıştı.
On yaşında, bir tramvayla Manitoba Üniversitesi’nin yanından geçerken, oraya gitmeye karar verdi. Sözde kadınları mühendisliğe kabul etmeyen üniversite değil miydi o? Boş verin. Brill okula girdi ve yirmi yaşında matematikle kimya diplomalarını aldığında sınıfının birincisiydi. Kısa süre sonra Los Angeles’a tek yönlü bir bilet aldı. “Bunu ailemle pek de konuşmamıştım,” diye gülümseyerek aktaracaktı Brill verdiği bir röportajında. “Sadece ilk adımı attım, tüm evrakları topladım ve ayrıldım.”
Brill gündüzleri Douglas Aircraft’ta ilk Amerikan uydusunun ta-sarımına katkı sunan bir matematikçi olarak çalışıyordu. Geceleriyse, Southern California Üniversitesi’nde kimya yüksek lisansını tamamlamaya uğraşıyordu. 1940’larda Brill’in, Birleşik Devletler’de roket bilimiyle uğraşan tek kadın olduğu düşünülüyordu. Sadece sürgülü cetvel kullanarak farklı kademe ölçülerine sahip roketlerin yörüngelerini hesaplayarak geçen matematik dolu birkaç yılın ardından, Douglas Aircraft’taki teorik ağırlıklı çalışmalar Brill’i huzursuz eder oldu. Yaptığı işin havalandığını görmek istiyordu ancak bunun için uzmanlık alanını değiştirmesi gerekiyordu. Brill halihazırda diploma sahibi olduğu kimya alanında kariyer yapmayı düşünmüştü fakat sonra sahanın kadınlara karşı çok fazla ayrımcılık yapmasından ötürü vazgeçti. Kadın Mühendisler Derneği’yle yaptığı bir söyleşide şöyle aktarıyordu: “Bu istisnasız böyleydi. Oysa mühendislikte, benim gibi birinin gelişimini engelleyecek kurallar koymuyorlardı, çünkü ortada uğraşılacak bir yığın sorun vardı.” Böylece güzergâhını değiştirdi.
Brill önce Southern California Üniversitesi’nde kimya mühendisi olarak çalıştı. Ardından Doğu Yakası’na geçip burada turbojet motor çevrimleri ve kimyasal imalata dönük performans hesaplamaları üzerine çalışmaya başladı. O dönemde elektrikle işletilen sistemler, onun tabiriyle “kedi miyavlaması” gibiydi. Hem yeni hem de kimyasallarla çalıştırılan sistemlere kıyasla yüzlerce kat daha güçlüydü. Ancak daha hâlâ öğrenecek çok şey vardı.
Brill özel ve kritik bir olgu üzerine düşünür olmuştu: Bu, bir uydunun yörüngeye sokulma ânıydı. Bir golfçünün topa hafif vuruşlarla yön vermesi gibi, uyduların da çoğu kez yörüngeye konduktan hemen sonra ufak ayarlamalardan geçmesi gerekiyordu. O dönem kimyasal tahrikli sistemler aşırı karmaşıktı; elektrikli sistemler ise çok enerji istiyordu.
Yıllar önce Brill Alman roketlerini incelemiş ve kimyasallara dayalı sistemlerinin sergilediği potansiyelden çok etkilenmişti. Bu sebeple işe, “performansa bakarak ve daha yüksek performanslı yakıtlar elde etmek için periyodik tablonun hangi bölgesine ağırlık verilebileceğine karar vermeye çalışarak” başladı.28 Gündüzleri mesai saatlerinin bir kısmını tutkuyla yürüttüğü projeye ayıramayacak kadar yoğun olan Brill, hafta sonları ve gece geç saatlere kadar kalemleri, sarı not defteri ve sürgülü cetveliyle mutfak masasında iki büklüm çalışıyordu. Farklı koşullar altında açığa çıkan amonyak, hidrojen ve nitrojeni inceledikten sonra, nihayet bir şeylere yaklaştığından emin olan Brill, çalışmalarını kontrol edecek kadar yetenekli birini yanına aldı. “Uygulamaya geçirilebileceğini düşündüğüm, teknik açıdan sağlam bu fikirler uğruna işimi kaybetmekten asla korkmadım; hatta saygın isimler tarafından biraz fazla aşırı da bulunabilirlerdi. Ancak teknik açıdan doğru yolda olduğumu bildiğim yahut bundan emin olduğum müddetçe daha da ileri gittim.” Keşfettiği şey, uyduların daha fazla materyal taşıyabilmesine ve yörüngede daha uzun süreler kalabilmesine katkı sunmuş, yakıt etkinliği yüksek bir kimyasal tabanlı iticiydi.
Brill’in geliştirdiği hidrazin bazlı elektrotermal itki sistemi, hayatını kaybettiği 2013 yılında bile kullanılmaya devam ediyordu. Bu belki Brill’in roket bilimine yaptığı en meşhur katkıydı ancak kesinlikle tek değildi. Birleşik Devletler ve İngiltere’de geçen meslek hayatı boyunca, Brill Amerika’yı Ay’a taşıyan Nova roketleri, ilk meteoroloji uyduları, üst atmosfere gönderilen ilk uydu, Mars Observer ve uzay mekiklerinin motorları üzerine çalışmalar yaptı. Çalışmalarından ötürü Kadın Mühendisler Derneği’nden Resnik Challenger Nişanı, Amerikan Havacılık ve Uzay Enstitüsü’nden (AHUE) Wyld Propulsion Ödülü, Ulusal Teknoloji ve İnovasyon Nişanı ve bunun gibi daha birçok ödül aldı. “Amerikan uzay mühendisliği ve sistem geliştirme alanlarının ulaşması gereken noktayı kesinlikle en iyi şekilde temsil etmekteydi. Öncü bir şahsiyet olmasının yanı sıra, bütün sistemlerin gelecekte nasıl olması gerektiğine dair açık bir vizyonu vardı. Dahası bu vizyonu gerçeğe dönüştürecek ustalığa ve dehaya da sahipti,” diye konuşmuştu AHUE başkanı Mike Griffin 2013 yılında.
Kadın Mühendisler Derneği’yle birlikte, Brill yıllarca kadınları hem matematik ve diğer bilim dallarına yönelmeye teşvik etti hem de mevcut kurumları kadın mühendislere hak ettikleri saygınlığı vermeye özendirdi. Bunun karşılığında Dernek ona, o dönemde kendilerine alışılmadık bir kariyer seçmiş kadınlara erişim imkânı sağladı.
Brill’in RCA Astro Electronics’te çalıştığı dönemde başka bir şirketten konuşma yapmak üzere oraya gelmiş bir ziyaretçiyle ilgili, anlatmayı sevdiği bir hikâyesi vardı. Bu ziyaretçi sunumu sırasında, şirkette iticiler üzerine çalışan kaç mühendis olduğunu sormuştu. Brill tek mühendisti. Dehşete düşen adam, kendi şirketinde yetmiş beş kişi olduğunu söylemişti. RCA’nın proje müdürlerinden biri bunun üzerine yüksek sesle şöyle cevap vermişti: “Biz niceliğe değil niteliğe inanıyoruz.”
KÜY Hakkında
KÜY kitapları; radikal demokrasi yaklaşımını, çağdaş sanat dünyasının sorunlarını, mülkiyetsiz yapıp yapamayacağımızı, hayvanlarla insanların ortaklaşa yaşadığı bir toplumun temel ilkelerini, uygarlık dediğimiz şey yıkılırsa sıfırdan nasıl başlayabileceğimizi, küresel ısınmanın arz dengesini, toplumsal adaletin nasıl kurulması gerektiğini, genç olma takıntımızın sonuçlarını, acının tarihini, insanlığı nasıl bir genetik geleceğin beklediğini sorguluyor. Her yıl artan başlık sayısıyla KÜY, hem akademik yayıncılığın, hem de entelektüel dünyamızın boşluklarını en etkili şekilde doldurmaya çalışıyor.
KÜY kitaplarının satışlarından elde edilen gelir, Koç Üniversitesi öğrencilerine burs vermekte kullanılıyor.