Başarılı bir aydınlatma için en önemli unsurlar ışık ve karanlık, insanlar ve nasıl karşılık verip hissedecekleri hakkında düşünme; ister gizli ve kesintisiz entegre olmuş bir katkı ister büyük bir ifade olsun; projeye aydınlatmanın oynayacağı rol hakkında net bir fikirle yaklaşmaktır.

• Sizce başarılı bir aydınlatmanın en önemli bileşenleri neler?

Ne kadar mimari ve peyzaj proje türü varsa o kadar farklı aydınlatma tasarımı var. Cevap genellikle hangi proje türünü dikkate aldığınıza bağlı olarak değişir ama benim için birkaç kilit unsur söz konusu. İlk önce projeyi kimin için aydınlattığımızı daima aklımızda tutmalıyız. Günün sonunda tasarım insanlar içindir; bu gezegende insanlardan başka hiçbir şey yapay ışığa ihtiyaç duymaz. 

Tasarıma insanların mekanı nasıl kullandığı, dünyayı nasıl algıladığı ve onların kendilerini nasıl hissetmelerini istediğimizi içeren bakış açısıyla yaklaşırız. İkinci olarak, aydınlatma tasarımının yalnızca ışık hakkında olmadığını, aynı zamanda onun karşıtı olan karanlıkla da ilgili olduğunu daima aklımızda tutarız. Biri olmadan diğeri var olamaz; ışık ve gölgenin etkileri daima birlikte yaşanır. Bazı en güzel durumlar, güneş doğarken kuvvetli gölgeler elde ettiğimizde ortaya çıkar. Işık, loşluk, gölge ve karanlığı hep birlikte düşünürüz. Dolayısıyla tasarımımız bir ilavedir. 

Karanlıkla başlarız. Işığı nereye ekleyeceğimizi ve karanlığı nerede tutacağımızı seçeriz. Tıpkı bir ressamın tuvalinde hangi kısımların beyaz kalacağına dair seçiminin, görüntüyü şekillendirmesine yardımcı olması gibi. Ondan sonra tekniğe geliriz. Çalışmamızda genellikle ışık kaynağının görünmez olmasını ve “aydınlatma”nın kendisinin fark edilmez olmasını sağlamaya çalışırız.

İnsanların bir ortama girmesini ve “Ne şahane bir mekan.” demesini istersiniz. Eğer “Ne şahane aydınlatma.” derlerse biraz aşırıya kaçtığımızı hissederiz çünkü yalnızca mimariyi takdir etmeleri gerekir. Ancak bazen ışık kaynağını görmenin bir anlamı olabilir. Diğer zamanlarda insanlar aydınlatmanın değer katmasını bekler, özellikle proje güçlü bir şekilde aydınlatılmış kişiliğe sahipse. Projenin türüne bağlıdır ama aslında en iyi projelerimiz dikkatlerin odağında aydınlatmanın olmadığı projelerdir.

Başarılı bir aydınlatma için en önemli unsurlar ışık ve karanlık, insanlar ve nasıl karşılık verip hissedecekleri hakkında düşünme; ister gizli ve kesintisiz entegre olmuş bir katkı ister büyük bir ifade olsun; projeye aydınlatmanın oynayacağı rol hakkında net bir fikirle yaklaşmaktır.

Bugün, yapay aydınlatma çok daha esnek, parlak ve etkin ama bu aynı zamanda mimarinin önemli bir parçasının ruhunu tahrip etmeyi de kolaylaştırıyor. Eğer dikkatli olmazsanız harikulade bir katedralin bir ambar gibi görünmesine yol açabilirsiniz. Bu bir dikkatle yorumlama meselesi.

• Işık, odak hiyerarşisi yaratmanın etkili bir aracı. Bu durum, mimari deneyime nasıl katkı sağlıyor?

Işıkla çalışmanın en büyük avantajlarından birisi de gözün istediğiniz yere yönelmesini sağlayabilmeniz. Diyelim ki tamamen karanlık bir oda ile başladık ve bu odada bir ögeyi aydınlattık. Doğaldır ki gözünüz bu elemana yönelecektir. Diyelim odanın geri kalan kısmını da aydınlattık, eğer o eleman en parlak olarak kalırsa odak noktası olmaya devam eder. Hiyerarşi hafif veya güçlü olsun çoğu mimarinin temel unsuru. Karanlıkta biçimler ve hacimlerin hiyerarşisini anlamak ama aynı zamanda yorumlamak ve ortaya çıkarmak için mimarlar veya peyzaj tasarımcılarıyla çalışırız, unutulmamalı ki bu gündüz vakti olan hiyerarşi ile her zaman aynı olmaz.

Sanayileşmiş elektrik topluma ilk sunulduğundan beri onu genellikle “günü uzatmak” için kullanmaya çalıştık. Böyle yaparak kendimizi “gecenin niteliklerini” takdir etmekten mahrum bırakmaya yönelttik. Aydınlatma tasarımcısı olarak kendi işlerimizde, günü uzatma yaklaşımı yerine mimari veya peyzaj tasarımının gün battıktan sonra nasıl olacağı üzerinde dikkatle düşünüyoruz. Bu farklı bir çalışma yöntemi ve çoğu mimarın dikkate almadığı bir şey. Gayet doğaldır ki mimarlar genellikle aydınlık bir arka plana karşı beyaz bir perde veya kağıt üzerinde tasarım yapıyor. Onlardan hava karardığında tasarımlarının nasıl olmasını istedikleri hakkında düşünmelerini isteriz. “Bina nasıl görünecek, nasıl hissettirecek, binayla nasıl uzlaşacaksınız?” Bu bizi odak hiyerarşisi tartışmasına geri götürür. Binanın karanlıkta nasıl olmasını istediğimize karar verdikten sonra ışık çok etkin bir araç olarak kullanılabilir. İnsanların nesneleri görüp deneyimlemesine yardım etmek için seçilmiş hiyerarşileri oluşturur. Bazen, özellikle tarihi yapılar üzerinde çalışırken, gündüz dikkat etmeyeceğiniz şeyleri aydınlatmayı seçeriz. Küçük ayrıntılar, müzelerdeki güzel sanat eserleri halini alır, öyle ki insanlar gece vakti “Aa daha önce hiç fark etmemiştim” diyebilirler.

• Özellikle tercih ettiğiniz bir proje tipi var mı?

Firma olarak çok geniş bir aralıktaki projeler üstünde çalışmaktan zevk alıyoruz. Opera binaları, tiyatrolar, havalimanları, alışveriş merkezleri, kuleler, köprüler gibi büyük ölçekli kamu projelerinden küçük sosyal merkezlere kadar birçok projeyi tamamladık. Aynı zamanda geniş peyzaj ve kent merkezlerinde de çalıştık. Kişisel olarak geçtiğimiz yıllarda özellikle iki alanla ilgilendim.

Birincisi şehirlerin ve kentsel çevrelerin aydınlatılması. Bunlar tasarımın sosyal boyuta sahip parçaları. Mimari ve tasarıma alanına insanlar için çalışmak amacıyla girdim ve benim için Londra, New York, Paris veya İstanbul gibi büyük şehirlerin tasarımından daha büyük bir meydan okuma olamaz. Buralarda insanların geceleri kamusal alanları kullanmayı nasıl sevebileceklerini ve onların bu deneyimden daha çok keyif almalarını nasıl sağlayabileceğimizi anlamaya çalışırız. Halen, dünyanın birçok şehrinde dolaştığınızda istisna sayılabilecek bazı güzel düzenlemeler olsa bile genelde sokaklar ve açık alanların iyi aydınlatılmadığını görürsünüz.

Şehirlerdeki insanlar için aydınlatmanın gelişmesine ilişkin neredeyse sonsuz bir alan var ve şu anda bu tip projelerin liderliğini yürütüyorum. İlgilendiğim diğer alan ise tarihi yapılar. Çoğu tarihi yapı orijinalinde sadece işlevsel aydınlatma göz önünde tutularak tasarlanmıştır. Birçok kilise, katedral ve cami ilk inşa edildiklerinde, sadece kandiller veya küçük aydınlatma kaynaklarıyla aydınlatılıyordu. Bugün, yapay aydınlatma çok daha esnek, parlak ve etkin ama bu aynı zamanda mimarinin önemli bir parçasının ruhunu tahrip etmeyi de kolaylaştırıyor. Eğer dikkatli olmazsanız harikulade bir katedralin bir ambar gibi görünmesine yol açabilirsiniz. Bu bir dikkatle yorumlama meselesi. Eğer bir şeyin özel bir şekilde görünmesinin asla amaçlanmadığını bilirseniz, bu omuzlarınıza bir tasarımcı olarak işinizi tamamladığınızda binaya giren birinin “Aydınlatma bu binanın ruhunu yok etmiş.” dememesini sağlamak gibi büyük bir sorumluluk yükler. 21. yüzyıl için tarihi binaları sadece onları kullanan topluluklara hizmet etmek için değil, aynı zamanda mimarinin güzelliğini duyarlı, saygılı ve sürdürülebilir şekilde ortaya çıkarmak için aydınlatmak, heyecanlandırıcı ve ödüllendiren bir meydan okuma.

Yaptığımız şey mimar ve işveren ile yakın çalışarak iş birliği içinde hava karardığında bina için bütünleşik bir tasarım geliştirmek. Bunu yapmak için işverenin binayı nasıl kullanacağını, insanların binayı nasıl deneyimlemek isteyeceği ve mimari tasarımın ana değerlerinin neler olduğunu anlatan uygun bir bilgilendirmeye ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için projenin başlangıcında işe dahil olmamız gerekir.

• Yeni inşa edilmiş binalardaki aydınlatma tasarımında göz önüne alınması gereken noktalar neler?

Eğer bir proje üzerinde çalışmaya yaklaşmışken bize “Sadece aydınlatma armatürlerini belirleyin.” denilirse derhal reddederiz; biz teknik şartname servisi değiliz. Yaptığımız şey mimar ve işveren ile yakın çalışarak iş birliği içinde hava karardığında bina için bütünleşik bir tasarım geliştirmek. Bunu yapmak için işverenin binayı nasıl kullanacağını, insanların binayı nasıl deneyimlemek isteyeceğini ve mimari tasarımın ana değerlerinin neler olduğunu anlatan uygun bir bilgilendirmeye ihtiyacımız var. Bunu yapabilmek için projenin başlangıcında işe dahil olmamız gerekir çünkü aksi halde bir şeyler önerdiğimizde “Çok iyi olurdu ama bunu gerçekleştirmek için çok geç.” cevabını alırız. Sıklıkla aydınlatma fikirlerinin hem yapay aydınlatma hem de gün ışığı için mimarinin biçimini daha iyiye doğru değiştirebileceğini görürüz. Ancak bu, yalnızca aydınlatma fikirlerinin mimari tasarımla birlikte geliştiği durumlarda olabilir. En iyi işveren ve mimarlar, ışığın mimarinin bir boyutu olduğunu, sonradan üzerine eklenen bir şey olmadığını kabul eden ve bizi ekiplerinin asli bir parçası olarak görenlerdir.

• Işık, bir mekanın yarattığı izlenim, ambiyans ve deneyimi oluşturmada rol oynar, ancak ürünlerin kendi görünümleri de mimari dile önemli bir katkıda bulunur. Bu roller sizin deneyiminizle örtüşüyor mu? Estetik açıdan doğru ürünü nasıl seçiyorsunuz?

Bütün aydınlatma ürünlerinin bir kişiliği vardır. Bazen görünmemek, gizlenmiş olmak için tasarlanırlar. Aydınlatma ürünlerinin en basitini ele alalım: Sıradan bir downlight armatür. Tavanda kimliksiz bir delik. Ama yine de bir mevcudiyeti var. Eğer lamba yükseğe ayarlanırsa ve aydınlatma armatürü iyi tasarlanmışsa en iyi durumda nötral bir kişiliği olur ki bu bizlerin ve birçok mimarın tercih edeceği bir şey. Bizim belirlediğimiz aydınlatma armatürlerinin büyük çoğunluğu ışık kaliteleri, ışığı dağıtması ve efektleri nedeniyle seçtiğimiz “gizlenmiş” ürünler. Bu ürünler bize, aydınlatmanın kendisinin dikkat çekici olmasından çok ışığın bina ortamının doğal uzantısı olduğu hissini yaratmamıza yardım eder. Çok nadiren aydınlatma armatürünün kendisi göze çarpar ve tüm tasarımın ikonik bir parçası olduğu tasarımlarımız olur. Bu durumlarda armatürün seçimi veya tasarımının baş tasarımcı ile iş birliği içinde yapılması gerekir. Aslında, mimarlar ve aydınlatma tasarımcıları arasında aydınlatma donanımı tasarımı üzerinde birlikte çalışma gibi oldukça eski ve asil bir gelenek vardır.

Aydınlatma mimarinin temel bir parçası olacağı için tasarımın mükemmel olması için baskı söz konusu. Frank Lloyd Wright, Alvar Aalto, Gunnar Asplund, Mies Van Der Rohe ve diğerleri gibi 20. yüzyılın yıldız mimarlarına ve binalarındaki aydınlatma donanımına bakacak olursanız, mimar bazen bir aydınlatma tasarımcısı veya mühendisle iş birliği yapmış olsa da genellikle onları kendisi tasarlamıştır.

• Aydınlatma tasarımcıları için “zor” olarak nitelendirilebilecek proje tipi veya sektörler hangileri?

Bence yaptığımız her proje biraz meydan okuma. Ancak aydınlatma tasarımcılarının daha iyisini yapabileceğini düşündüğüm özellikle iki sektör olduğu kanısındayım. Birincisi müzeler ve galeriler. Bunlar çok zorlayıcı. İnsanlar buralara ünlü resim ve heykelleri görmek için geliyor ; bunların son derece iyi aydınlatılmaları gerekir ki insanlar değerlerini anlayabilsinler. Ama bu yerlerin aydınlatma yaklaşımında bazı yorumlamaların yapılmasının, sanatın algılanma şeklini etkileme tehlikesi de var. Bu ilginç bir tartışma noktası ve ben bu tip binalarda daha fazla çalışma fırsatım olmasını istiyorum.

Aydınlatma tasarımı açısından çok ilginç bulduğum diğer alan ise hastane ve sağlık merkezleri. Hastane ziyareti, hasta kendimiz ya da tanıdığımız biri de olsa genellikle pek mutlu bir olay değildir. Son yıllarda hastaneleri daha çok eve benzeyen ve daha az kurumsal hissettiren, insanların daha rahat hissedeceği yerler yapmak için tasarım açısından çok fazla gayret sarf ediliyor. Çoğu hastanede aydınlatma hala korkunç. Ameliyat veya klinik alanı için uygun olan daima aşırı parlak ışık koridorlara, bekleme salonlarına ve kafelere de uygulanıyor. Bir hastane kafesinin şehir merkezindeki güzel bir kafe gibi aydınlatılmaması için hiçbir neden göremiyorum ama bu genellikle uygulanmıyor. Hastaneler pratikte hiç yapmadığımız büyük bir proje türü. Hastaneler ve sağlık kuruluşları için birkaç çalışma yapmış olsak bile bütçe daima büyük bir sorun ve işverenler için maliyetin artacağı korkusuyla aydınlatma tasarımcısı ile çalışmaktan kaçınma anlamına geliyor.

• Aydınlatma ürünlerini ve teknolojilerini bir yana koyarsak, etkili aydınlatma tasarımı için yararlı veya gerekli mimari veya iç mekan unsurları neler?

İki alan beni daima büyülemiştir: Çatı veya tavan ve antreler. Yıllar önce bir mimarlık okulunda ders verdiğim dönemde öğrencilerden her şeyi zemin yerine tavan bakış açısından tasarlamak zorunda oldukları bir proje istemiştim. Bir binanın içine girdiğinizde yukarı bakarsınız ve bu gördüğünüz yüzeydir. Işığı yansıtır ve değiştirir; büyük bir armatür gibi davranır. Her zaman tavanla ve çatının biçimiyle çok ilgilenirim. Zemin planından yukarıya doğru tasarlamak iyi mimarların yaptığı bir şey değildir. İyi mimarlar mekanı ve ışığı etkin bir şekilde biçimlendirebilmek için binanın tasarımına kesit ve tavandan başlarlar.

Antreler de daima ilgimi çeker. Aydınlatma tasarımcıları olarak üç boyutlu hacim koşullarıyla düşünürüz. Işığın çevredeki bütün yüzeylerden yansıdığını, pencerelerden içeriye girdiğini hayal etmek ve her şeyin rengini, yüzey cilalarını ve bunların gündüz ve gece ışıkla nasıl etkileşim içinde olacağını düşünmek zorundayız. Antreler ilginçtir çünkü bir mekanla diğeri arasında, dolayısıyla bir aydınlatma ortamı ile diğeri arasında geçit oluştururlar. Eşikler de benzer şekilde ilginçtir. Karanlık bir yerden daha aydınlık bir yere mi geçiyoruz? Veya aydınlık bir yerden daha karanlık bir yere mi gidiyoruz? Antreden baktığımızda eğer bulunduğumuz yer ile aynı aydınlatma özelliğinde ise ışık uzaktan daha mı sıcak yoksa daha mı soğuk geliyor? Hacimleri çerçevelemek aydınlatma tasarımında büyüleyici bir alan.

Bir aydınlatma projesinin başarısı insanların onun hakkında ne düşündüklerinde yatar. Eğer aydınlatma görevini yerine getiriyorsa, binayı veya mekanı geceleri daha anlamlı veya güzel bir deneyim haline getirir. Aydınlatma tasarımı deneyim yaratmaya ilişkindir.

• Başarılı olduğunu düşündüğünüz aydınlatma projeleri hangileri?

Yıllar boyunca birçok başarılı aydınlatma tasarımı üzerinde çalıştığımız için şanslıyız. En son projeleriniz hafızanızda en taze olanlardır sanırım. Macallan için çok güzel bir viski imalathanesini henüz bitirdik. İskoçya‘da konumlu bir Rogers Stirk Harbour + Partners projesi. Bu, mimari ve peyzaj aydınlatması, benzersiz bir ziyaretçi deneyimini desteklemek için ürün markalama ve teatral sahnelemenin yanı sıra üretim tesisinin teknik ve işlevsel aydınlatması gibi birçok tasarım katmanını zarafetle birleştiren çok ilginç ve güzel bir proje. Tümüyle ışık ve mimari arasındaki ilişki ve tabii ki viski üzerine.

Geçmişte bizim için çok önemli ve özellikle benim için anlamlı bazı projeler oldu. Uzun yıllar önce Londra’daki St. Paul Katedrali’nin iç aydınlatma tasarımını yönettim. Bu türdeki çalıştığım ilk önemli yapıydı ve çok ünlü tarihi bir iç mekanı saygı duyarak aydınlatma konusunda olağanüstü bir öğrenim eğrisiydi. Birçok kamu projesinde çalıştım. Londra 2012 Olimpiyat Oyunları’nı düzenlemeye hak kazandığında Olimpiyat Düzenleme İdaresi’ne Aydınlatma Tasarım Danışmanı olarak atandım. Bu, Olimpik Park için master plan hazırlama göreviydi. Stadyum ve kamusal alanlar için aydınlatma tasarımını ben yapmıyordum ama bir dizi farklı aydınlatma tasarımcısı tarafından yapılan bu kamusal aydınlatmaların bir bütün olarak birbiriyle uyumlu olmasını sağlamak için kapsamlı brief veriyordum.

Havalimanlarını da çok ilginç buluyorum. Heathrow 5. Terminal, Madrid Barajas ve Beijing 3. Terminal dahil çok sayıda havalimanı projesi gerçekleştirdik. Bunlar insanların hareket ve deneyimleriyle hayata geçtiği için göz alıcı projeler. Havalimanına varıştan uçağın kapısına kadar veya uçakla inişinden ülkeye girişe kadar olan yolculuk heyecan vericidir. Birinin gece havaalanına iniş yaptığını düşünelim. Uçağın penceresinden binayı görmesi, pasaport kontrolü, gümrük, bagaj alımı ve ellerinde tabelalarla bekleyen insanların olduğu gelen yolcu alanına ulaşması bir ülke hakkındaki ilk izlenimi oluşturur. Aydınlatma tasarımcısı olarak hem “hoş geldiniz” hem de “güle güle” demenin şekline yardımcı olmak büyük bir ayrıcalık.

• LED teknolojisi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Diğer teknolojiler yavaş yavaş ortadan kalkarken başka seçeneğimiz yok. Ben LED’leri ilk olarak 1990’ların ortalarında Londra’daki Millenium Dome projesinde kullandım dolayısıyla uzun yıllardır onlarla çalışıyoruz ve başka hiçbir şey kullanmadan birçok başarılı proje yaptık. LED’ler hakkında özellikle verimliliklerine ilişkin ilginç bazı yanlış algılar olduğu söylenir. Sanırım problemlerden birisi, teknolojiyi geliştiren üreticilerin çok büyük sözler vermesi. LED’ler sihirliymiş ve dünyadaki bütün sorunları çözermiş gibi. Şüphesiz kullanışlı bir teknoloji ama hala bazı sınırlamaları var. Eski zamanlarda elimizde bir filament veya ark olurdu ve bunları sadece kuvvetli gölgeler yapmak için bir nokta kaynağa dönüştürebilmekle kalmaz aynı zamanda yumuşak ve yaygın gölgeler yaratmak için de kolaylıkla kullanabilirdiniz. Doğasından ötürü LED güçlü gölgeler yaratan çok parlak ve yoğun bir ışık kaynağı. Eğer bu etkiyi istemiyorsak diffüz hale getirmek için önüne cam veya diğer malzemelerden levhalar koymak gibi verimli olmayan ve aslında istemediğimiz şeyler denemek zorunda kalıyoruz. Gayet tabii LED teknolojisinin çok büyük özellikleri var: Çok küçüktür, dolayısıyla mimariye kolaylıkla entegre edebilirsiniz, rengi çok güzel olabilir, renkleri çok gerçek olarak gösterebilir, uzun ömürlüdür ve göreceli olarak düşük enerjilidir.

LED teknolojisine ilişkin büyüleyici bulduğum bir özellik var. 30 yıldan fazla süredir aydınlatma tasarımı işindeyim ve daima konuştuğumuz şey şu: Daha azla daha çoğunu yapmaya çalışmak. Ama LED icat edilip pazara düşük enerjili aydınlatma kaynakları sunulduğundan beri daha az ışık kullanan bir toplum değiliz. İnsanların “Bu daha verimli teknolojiyi toplam enerji tüketimini azaltmak için kullanabiliriz.” söylemlerine rağmen gerçekte insanların düşük enerji kullanımlarını daha çok ışık almak için mazeret olarak kullandıklarını görüyoruz. Örneğin şehirlerimizde gördüğümüz medya ekranları, LED’den önce günümüz ölçeğinde değillerdi. Bu ekranlar şehirlerimiz için potansiyel sorun. Çok fazla enerji tüketip çok fazla parlaklık üretiyorlar. Dünya giderek artan şekilde LED’lerle aydınlatılıyor ve bu bir sorun yaratıyor. Hepimiz “Daha az ve daha verimli ışık kullanmak için LED’leri nasıl kullanabiliriz?” sorusunu sormalıyız.

• Bir aydınlatma projesinin başarısı nasıl ölçülür? Teknik gereklilikler kadar, insanlar üzerindeki etkisi ve onların memnuniyeti de ölçülebiliyor mu?

Bir aydınlatma projesinin başarısı insanların onun hakkında ne düşündüklerinde yatar. Eğer aydınlatma görevini yerine getiriyorsa, binayı veya mekanı geceleri daha anlamlı veya güzel bir deneyim haline getirir. Aydınlatma tasarımı deneyim yaratmaya ilişkindir. Bunu ölçümlemeye gelince insanlarla görüşebiliriz. Saha araştırmaları yaptığımız ve projeye ilişkin fikirlerini belirten insanlardan geri bildirim aldığımız bazı projeler, özellikle kamu projeleri yaptık. Birkaç yıl önce Hollanda Utrecht’te güzel bir 13. yüzyıl kulesi için bir proje yaptık. Utrecht Antlaşması’nın 300. yıl dönümünü kutlamak üzere aydınlatıldı. Utrecht, küçük ve tarihi bir şehir ve Hollanda çok düz bir ülke olduğundan kule baskın görünüyor. Tasarımı hayata geçirmek büyük bir sorumluluktu. Maketler üzerinde çalıştığımızda insanlar görüşlerini ifade etmek için duruyorlardı, sonuçta bu faydalı oldu. Binanın oturum sonrası değerlendirilmesi son zamanlarda mimaride giderek daha fazla yapılan bir şey. İngiltere’de, binada oturanların binanın ne kadar başarılı olduğunu düşündükleri hakkında fikir edinmek için işverenler tarafından tutulan firmalar var. Bunun, bizim alanımızda gelişen bir çalışma kolu olacağını düşünüyorum. Projelerinizi gözden geçirmek ve işlerin nasıl daha iyi yapılabileceğini görmek önemli. Bazı işverenler geri bildirim sağlar ve geri bildirim isterler. İyi bir işveren “Neyi daha iyi yapabilirdik bilmek istiyorum. Siz neyi daha iyi yapabilirdiniz? Bir dahaki sefere neyi değiştirmek isterdiniz?” diye sorar. Bu önemli çünkü insanların hataları veya yanlışları kabul etmekten korktuğu, giderek artan şekilde kavgacı bir dünyada yaşıyoruz. Ne kadar çok insan bir sonraki proje için işlerin nasıl daha iyileştirileceğini dikkate alarak, bir projenin sonucuna ilişkin açık tartışma yapabilirse biz de o kadar sürekli gelişme gösterebiliriz.