amsterdam
Bart REUSER

NEXT architects

Amsterdam’ın gerçek zenginliği, her yerde bulunan suyun yanı sıra açık ve hoşgörülü bir sosyal karaktere sahip olmasından geliyor.

Kentsel doku

Yüzyıllar boyunca Amsterdam, uluslararası ticaret ve kültür alışverişinin merkezi oldu. Tarihine baktığımızda tüm şehir su üzerine kurulu ve bu durum şehir içinde var olan dünyaca ünlü kanal sistemi ile sonuçlandı. Bu, Amsterdam’a düzenli ve fotoğraf, resim gibi imajlarda kolaylıkla yeniden üretilebilmesini sağlayan açık bir kimlik sağladı. Yine de Amsterdam’ın gerçek zenginliği, her yerde bulunan suyun yanı sıra açık ve hoşgörülü bir sosyal karaktere sahip olmasından geliyor. Bu tutum bildiğimiz kadarıyla kentin temelini oluşturdu: 180 farklı ülkeyi temsil eden 800.000 kişilik nispeten küçük bir nüfus. Russel Shorto bunu “Dünyanın En Liberal Şehri, (2013)” (A History of the World’s Most Liberal City, [2013]) adlı kitabında, en ikna edici ve akılda kalıcı şekilde şöyle tanımlıyor: “Birlikte, bireyler toplumunun varlığını sürdürüyoruz.”

Bununla birlikte Amsterdam’ın bu iyi bilinen tarihi, hikayenin sadece yarısı. Kelimenin tam anlamıyla yarısı: Tarihi kanallar (Grachtengordel) kuzeydeki IJ Nehri tarafından yarım ay şeklinde kesiliyor. Tarihsel olarak bu son derece stratejik bir hamleydi: Kanalları doğrudan IJ Nehri’ndeki limana bağlayarak nakliye ve ticaret arasında güçlü bir bağlantı kurdu. Demiryolları inşa edilirken, tren garı liman ve kanallar arasına yerleştirilerek büyük bir hata yapıldı. Sonuç olarak kentin en önemli bağlantı ve varlık sebebi doğrudan kesintiye uğradı. Liman, tarihi şehirden ayrı olarak gelişmeye başladı ve kanallara gitgide estetik ve turistik bir işlev kazandırıldı. Orijinal kimliklerini kaybettiler.

Campus Uilenstede, Amstelveen, Netherlands © Ossip van Duivenbode

Kent karakteristiği

IJ Nehri kıyıları şehre bağlanırken, limanın denize doğru ilerlemesiyle son on senede büyük bir değişim yaşandı. Bu değişim, KNSM ve Java’nın da içinde olduğu Amsterdam’ın doğusunda yer alan uluslararası çapta göz alıcı projeler ve son zamanlarda Batı’daki Houthavens’in gelişmesiyle sonuçlandı. Bu gelişmelerle Amsterdam tekrar suya yöneliyor ve odağını değiştiriyor. Amsterdam’ın yarım ay şeklinin tamamlandığını bile söyleyebiliriz. Yarım şehir, milenyum başında açılan kuzey bölümünün gelişimi ile bütün bir şehir olmaya başlıyor.

Kuzey kıyısının yeniden geliştirilmesi büyük bir hızla devam ediyor. İlk çalışma alanlarına ve nehrin üzerine feribot bağlantıları yapıldı. Şu anda giderek artan sayıda konut projesi hayata geçiriliyor. Burada bulunan kuzey – güney metro hattı 21 Temmuz 2018’de açıldı. Önümüzdeki yıllarda iki bisiklet köprüsü, kuzeyin tarihi merkezi Amsterdam arasındaki bağlantıyı daha da güçlendirecek. Geliştirme çalışmaları, Amsterdam’ın en kirli endüstriyel alanlarından birini dairesel ekonomi ilkesine dayanan sürdürülebilir bir iş ve yerleşim alanına dönüştürüyor.

Rijksmuseum at Amsterdam, Schiphol Airport © Thijs Wolzak

Mimari mirası korumak

Bugün Amsterdam’daki en büyük zorluk, mevcut liman alanlarının dönüşümü ve yoğunlaştırılması sebebiyle büyük konut talebine cevap vermek. Bir milyon yeni ev, 2030’dan önce hayata geçecek. Bu iddialı plan içinde dahi şehrin sosyal arzuları oldukça açık. Amsterdam kenti, kucaklayıcı karakterini korumak için her konut projesinin yeterli miktarda bütçeye uygun konut içermesi gerekliliğini şart koşuyor. Belirlenen kural 40 – 40 – 20 oranını öngörüyor: Sosyal konut için %40, orta gelirliler için %40 ve özel sektör için %20.

Bu bakış açısıyla hem büyük hem de küçük ölçekte farklı dönüşüm projeleri düşünüyoruz. NEXT architects olarak buluşmalar ve bağlantılar için anlamlı yerler yapmayı amaçlıyoruz. Bunu başarmak için, düşüncelerimizi ve bulgularımızı düzenli olarak yayınladığımız, araştırma odaklı bir yaklaşım izliyoruz.

Potato Plan of Amsterdam Mirjam Züger and Kees Christiaanse (eds.) Potato Plan Collection, nai010 Publishers, 2018

Patates planı

Bunun bir örneği, ETH Zurich’ten Mirjam Züger ve Kees Christiaanse’nin yayına hazırladığı ve nai010 Yayıncılık (2018) tarafından yayınlanan The Potato Plan Collection adlı kitap. Kitap Patrick Abercrombie ve J.H. Forshaw’un meşhur “Patates Planı”nı (Potato Plan) ve potansiyelini çağdaş metropolit bölgeler için analitik bir araç olarak değerlendiriyor. Başlangıçta 1943’te çizilen Londra Planı’nın bir parçası olan Abercrombie’nin “Sosyal ve İşlevsel Analizi” (Social and Functional Analysis), kenti şiirsel olarak farklı toplulukların, kümelerin ve merkezlerin bir araya gelmesi olarak tasvir ediyor. NEXT’ten, orijinal Patates Planı’nı yeniden yorumlaması ve bunu şehrin yapısı ve konfigürasyonları için yeni bir bakış açısı ortaya çıkarmak adına Amsterdam şehrine uygulaması istendi.

Amsterdam’daki patates planımız için, her biri ayırt edilebilir sosyal ve işlevsel bütünlüğe sahip mahalleyi veya semti simgeleyen bir dizi “patates”i ayrıştırdık. Amsterdam gibi sistematik olarak yerleşik yargılarla yaklaşılan bir şehirde, daha önce sözünü ettiğim kanallarıyla tarihi kent merkezi ve yeni geliştirilen Kuzey Amsterdam gibi her bölgenin inşa edildiği dönemle olan ilişkisinin ayırdına vardık. Ancak, “zamana” göre sınıflandırmanın yanında Amsterdam’ın kentsel yapısını anlamak için tanımlayıcı bir özellik olarak, nüfusun “yaşını” ve şehirdeki farklı yoğunlaşmaları da vurguluyoruz. Örneğin; genellikle daha fazla alanın makul bir fiyatla sunulduğu şehrin eteklerinde daha yüksek oranda genç ve yaşlı popülasyonu bulunur. Amsterdam genç bir kent, fakat nispeten az sayıda çocuk var. Hanelerin yarısından fazlası, biraz da kentteki pek çok öğrenciden dolayı tek bir kişiden oluşuyor. Bu özellikler, şehri anlamak için önemli. Her bir grubun, kentin ne sunması ve yaşadıkları kentin nasıl şekillenmesi gerektiğine dair farklı ihtiyaç ve istekleri var. Bu farklı ihtiyaçlara nasıl cevap verileceği NEXT olarak odak noktamız.

Villa Overgooi, Almere, Netherlands © Iwan Baan

Amsterdam tekrar suya yöneliyor ve odağını değiştiriyor. Amsterdam’ın yarım ay şeklinin tamamlandığını bile söyleyebiliriz. Yarım şehir, milenyum başında açılan kuzey bölümünün gelişimi ile bütün bir şehir olmaya başlıyor.

Yeniden şekillendirmek

Bize göre Amsterdam, Hollanda’daki farklı yaşam ve çalışma ortamlarını gösteren eşsiz projelerin geliştirilmesi için verimli bir zemine sahip. Bu çeşitliliği ifade etmekte gösterdiğimiz kararlılık beni çok memnun ediyor. Yakın zamanda, Amsterdam Schiphol Havalimanı’nda bulunan Rijksmuseum’un tamamlanması; MIMOA ile iş birliği içinde bir seyahat rehberi üretme ve Amsterdam ve çevresindeki projelerimizin seçkisi ile bir mimari yolculuğa çıkma konusunda bizi teşvik etti. Schiphol, uluslararası bir merkez ve dünyaya açılan bir kapı olarak belki de bir bağlantı noktasının en basit örneği. Ancak Schiphol’deki projeyi, çocukların dış dünyayla ilk temas kurdukları ve arkadaşlar edindikleri yer olan Rivierenbuurt semtindeki günlük bakım merkezinin yanında göstermeyi daha değerli buluyoruz. Purmerend’de, yeni bir köprünün şehrin eski ve yeni bölümlerini nasıl bağladığını ve en yüksek noktasında insanları nasıl bir araya getirdiğini, Almere Villa Overgooi’de beş farklı ailenin yaşamlarının bina ve ortak bahçe ile nasıl iç içe geçtiğini görebilirsiniz.

Noorderkaap, Amsterdam Image courtesy of NEXT architects

İnsanların etkileşimde bulunma şekli ve bunu yapmayı seçtikleri ortam, yaşam evrelerine bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Campus Uilenstede’deki öğrenciler, eski IBM makine parkı binasının, genç girişimciler için Avrupa’nın en büyük ekosistemi olan B.Amsterdam’a dönüşümüne katkıda bulunduğumuz Riekerpolder’deki genç girişimcilerden farklı nitelikler aramaya başlayacak. Kuzey Amsterdam’a yerleşmiş aileler tarafından da farklı özellikler aranıyor. Burada, 2020 yılında inşa edilecek Noorderkaap Apartmanı, şehrin kuzey kesiminde meydana gelen radikal dönüşümün bir parçası. Su manzaralı bu geniş daireler, çevresindeki parka hayat veren ortak bir ofis temeli üzerine oturuyor. Amsterdam ve çevresindeki bu farklı ortamları şekillendirebilme fırsatını yakaladığımız için kendimizi ayrıcalıklı hissediyoruz.