Mimarlığın Klasik Dili

John SUMMERSON

Bölüm 1 – Klasik Mimarlığın Temelleri

Kenan Özcan'ın kaleminden...

Mimarlık öğrencileri mesleğe hazırlandıkları ilk yıllarda, mimarlık tarihi yayınları içinde öne çıkan ve temel taşlarını oluşturan yayınlar olarak gösterilen yazıları mutlaka okumalılar. İşte bu eser, bu temel kitaplardan biri.​

John Summerson (1904-1992) İngiliz sanat ve mimarlık tarihçisidir. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllardaki İngiltere ve Londra mimarisinde uzman olarak uzun ve seçkin bir kariyere sahip.

25 Kasım 1904’te Darlington’da doğan yazar 10 Kasım 1992’de hayata gözlerini yumuncaya kadar mimariye derin hizmetlerde bulunmuş ve ardında önemli eserler bırakmıştır. “Georgian London” (1945), “Architecture in Britain, 1530 – 1830” (1950) ve “Heavenly Mansions” (1949) önemli eserleridir. “Georgian London”, İngiliz sanat tarihinin şaheseri olarak adlandırılmıştır. Yazar, John Soane’s Museum’da küratörlük yapmış, Oxford ve Cambridge üniversitelerinin güzel sanatlar bölümlerinde çalışmış, Londra Birkbeck College’da mimarlık tarihi dersleri vermiştir.

Mimari yayınlar, dünya üzerinde sadece mesleğin eğitimini almış veya mesleğin içinde olanlar değil, bu mesleğe ilgi duyan birçok okur tarafından da takip ediliyor. Mesleki yayın oldukları halde takip edilen bu eserlerin okunma sebebi hiç kuşkusuz insanların hayatlarına yaptığı etki. Dünyamız özellikle Endüstri Devrimi sonrası hızla değişmiş, yükselen bir ivmeyle de gelişmeye devam etmekte. Bu hızlı gelişim, birçok dönüşümü de beraberinde getirdi. Artık insanlar daha yaşanabilir şehirlerde oturmak istiyor. Konutlarının planlamasının yaşam kalitelerini artıracak yönde olmasını talep ediyor. Sürdürülebilir bir dünyada yaşamak hepimizin ortak hedefi olmalı.

Mimarlık eserleri, yayınları, televizyon programları vb. gibi birçok çalışma, insan hayatına yaptığı doğrudan etkiler, istekler, beklentiler için takip ediliyor. Kamusal ve özel alanların tasarımlarını içeren çalışmalarla dekorasyon, peyzaj, şehircilik gibi mimarlığın tüm branşları ilgi çekmekte. Mimarlık tarihi de kültür hayatımızla olan birlikteliğinden dolayı ilgi uyandırıyor.

Bu sayıdaki kitap tercihim mimarlık tarihi kitapları içinde konusu klasik mimarlık olan ve yayımlandığı tarihten itibaren mimarlık yayınları içerisinde klasikler arasına giren “Mimarlığın Klasik Dili” isimli çalışma. Mimarlık mesleğinin yeni uygulayıcısı olacak öğrencilerin meslek hayatları için klasik mimarlığı hatasız ve doğru öğrenmeleri eşsiz bir avantaj olacaktır. Klasik mimarlığın başlıca hedefi, yapı parçaları arasında şüphe götürmez bir uyum elde etmektir.

Her mimari tasarımın başarısı, ait olduğu üsluptan bağımsız olarak değerlendirilmeli. Kendi içinde uyumlu bir mimari tasarlamak, bulunduğu çevreyle uyumlu bir tasarım yapmaktan geçer. Tüm bunları yapabilmek de klasik mimarinin özünü iyi, eksiksiz ve doğru kavramakla mümkün. Bu sebeple mimarlık öğrencileri mesleğe hazırlandıkları ilk yıllarda, mimarlık tarihi yayınları içinde öne çıkan ve temel taşlarını oluşturan yayınlar olarak gösterilen yazıları mutlaka okumalı. İşte bu eser, bu temel kitaplardan biri. Salt mimarlık öğrencileri için değil; mesleki bilgilerini pekiştirmek isteyen meslek üyeleri, mimarlığa ilgi duyan takipçiler için de kaçırılmaması gereken bir başyapıt. Dünyamızın daha yaşanabilir olması; kültür yayınlarının daha geniş kitleler tarafından okunması, algılanması ile mümkün.

“Mimarlığın Klasik Dili” 1965 yılında BBC’nin yayımladığı, altı konuşmadan oluşan bir diziye dayanıyor. Altı bölümlük metin, kitaba aktarılmıştır. Bu aktarım sırasında yayın üslubu, yazı formatına sokulmamıştır. Konunun zenginlik ve derinlik kazanması maksadı ile görsellerle zenginleştirilerek kitaba geçirilmiştir.

Kitap altı bölümden oluşuyor.

“Mimarlıktan bir dil olarak söz edeceğim ve eminim ki örnekleri gördüğünüzde siz de mimarlığın Latincesi ile karşı karşıya olduğumuzu fark edeceksiniz.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 9)

Yazarın, mimarlık dillerinin Latincesi olarak yorumladığı klasik mimari, bu kitapta salt Roma ve Yunan mimarlığını konu olarak almaz. Klasik mimarinin doğuşu ve gelişmesi de tek konusu değildir. “Kitap, klasik dilin doğası ve kullanımı üzerinedir.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 9)

“Klasik Mimarlığın Temelleri” ile başlayan ilk bölümü, “Antik Çağın Grameri”, “16. Yüzyılın Mimarlık Dili”, “Barok’un Söz Ustalığı”, “Aklın ve Arkeolojinin Aydınlığı” bölümleri takip eder ve “Modern Tasarımlarda Klasik Çizgiler” bölümü ile kitap sona erer. Ben de yazımda aynı sıralamayı takip edeceğim.

“Sebastiano Serlio ‘Bina Yapmanın Beş Yolu’ üzerine yazdığı risalesine, 1540 tarihli bu ahşap baskıyla başlamaktadır. Toskan, Dor, İon ve Korint düzenleri Vitrivius tarafından tanımlanmış, Alberti de buna kompozit düzeni eklemiştir. Serlio, beş düzeni artık ekleme kabul etmeyen kapalı bir dizi olarak sergileyen ilk kuramcıdır.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 2)

KLASİK MİMARLIĞIN TEMELLERİ

Bu bölüme, klasisizm tanımıyla başlamak konumuzla örtüşmez. “Bir yapının klasik mimari olarak tanımlanması hangi kriterlerle mümkün olur?” sorusuyla başlamak, sanırım bu bölüme giriş için doğru tercih olacaktır. 

Bir bina hangi durumda “klasik” tanımının içine girer veya dışında kalır? Verdiğimiz örnekler birer müze ve birer katedraldir. İkisi de tarihi yapılardır.

St. Paul Katedrali klasik bir binadır. Westminster Abbey ise değildir. Parlamento binası da klasik bir yapı değildir. British Museum klasik bir yapıdır. Londra Kensington’daki Doğa Tarihi Müzesi ise klasik bir bina değildir. Bunlar; üzerlerinde görüş birliğine varılmış bilgilerdir. Her tarihi yapı klasik değildir. Klasik görünebilir; ancak onu klasik kategorisinde değerlendirmeniz için belli özelliklerinin olması gereklidir. Bu tanımlayacağımız özelliklerden yoksun olması bir eksiklik veya fazlalık değildir.

Gotik ile Klasik farklı üsluplardır. İkisinin de birbiriyle benzer noktaları vardır. Biri, diğerinden tez - antitez olarak ayrılmaz. Fakat bu ikisi benzer üsluplar da değillerdir.

“Herhangi bir mimarinin tasarım düzeyinin yüksek olması bu tür üslup etiketlerinden daha önemli ve onlardan bağımsız değil midir aslında?” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 9)

Farklı üsluplar her zaman birbirleriyle karıştırılabilir. Özellikle dönemsel olarak yakın olanlarda bu ayrımı yapmak oldukça güç olabilir.

Gotik ile Klasik farklı üsluplardır. İkisinin de birbiriyle benzer noktaları vardır. Biri, diğerinden tez – antitez olarak ayrılmaz. Fakat bu ikisi benzer üsluplar da değillerdir.

Gelelim “Klasik, mimariye uyarlanmış biçimiyle binalarda nasıl okunmalıdır?” sorusuna…

“Dekorasyon ögeleri doğrudan veya dolaylı olarak antik, yani “klasik” dünyanın sözcük dağarcığından türetilmiş olan bir yapı, klasik bir yapıdır.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 9-10)

Örneğin; Vitrivius, Alberti ve Sebastiano Serlio’nun tarifinde yer alan mimarideki beş düzeni; yani Toskan, Dor, İyon, Korint ve Kompozit’i içeren yapılar klasiktir. Klasik beş sütun çeşitlemesi içeren ve bunların aralarında kalan boşluklarda, pencere ve kapılarda klasik düzenin korniş, pervaz gibi yapı parçalarını kullanan binalar klasiktir. Aynı zamanda “Klasik mimarlığın başlıca hedefi, yapı parçaları arasında gözle görülür bir uyum elde etmektir.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 10)

Klasik binalar aslında dışarıdan bakınca kolay okunabilen binalardır. Özlerinde belli kalıpları barındırırlar ve o kalıplar dışarıdan bakılınca çok açık şekilde fark edilir. Aynı zamanda bu kalıplar tüm insanlığın yüzyıllardır tanıdığı ve dünyada en fazla bilinen kalıplardır. 

MİMARLIĞIN BEŞ DÜZENİ

Düzen; mimaride her biri proporsiyonları, karakteristik profilleri ve kendine has detayları ile benzerlerinden kolayca ayrışan sütun dizisidir. Kaideden üst yapısına kadar olan yapı birimini içerir. Saçak, bu sütun dizisinin ayrılmaz parçasıdır. Yüksek kaide, kaide, sütun, arşitrav, friz, korniş bu yapı dizisinin parçalarıdır. 

Sebastiano Serlio, Yüksek Rönesans Çağı’nın sanatçısıydı. Michelangelo ile aynı dönemi yaşamışlardır. Serlio, mimarlığa en büyük hizmeti tümüyle resimlendirilmiş mimarlık sözlüğünü yazarak vermiştir. Serlio’nun kitapları, ana kaynak olarak yüzyıllar boyunca kullanılmıştır.

Serlio’nun kitabı beş düzenin yan yana gösterildiği türünün ilk örneği olan çizimle başlar. Kompozit sütun, dörtlü düzenin ardından şemaya giren beşinci düzeni içerir. Artık bundan sonra bu düzenlere yenilerin eklenmesi pek rağbet görmez. “Mimarinin beş kardeşi” olarak adlandırabileceğimiz aile, klasik mimarlık dilinin temelini oluşturur.

Sir William Chambers, “Mimarlığın Ansiklopedisi” (Encyclopedia of Architecture) isimli eserinde “Bir sanat olarak mimarlığın temelleri, düzenlerin iyi anlaşılması ve uygulanmasında yatmaktadır.” der.

Sütun düzenleri ile ilgili her dönem figüratif eşleştirmeler yapılmıştır. Vitruvius, Dor düzeninde erkek vücudunun oranlarının sağlamlığını görmüştür. Orta boylu bir erkek ile Dor sütununu eşleştirmiştir. Vitruvius için İyon düzeni kadınsı zarafeti temsil eder. Korint ise bir genç kız inceliği taşımaktadır. Vitruvius’un açtığı bu yoldan Scamozzi de yürümüş, Korint düzenine “bakire” nitelemesi yapmıştır. Sir Henry Wotton, Korint için “şehvetli” ifadesini kullanmıştır. Ona göre Korint düzen, lüks ve süs sembolüdür.

Üzerinde her dönem anlaşılan ve fikir birliğinde olunan Dor düzeninin erkek olarak kabul edilişidir. İyon düzeni ağırbaşlı, görmüş geçirmiş bir kadındır. Kimi zaman cinsiyetsiz, ancak bilgedir.

“Serlio’ya göre Dor düzeni yaygınlığı en fazla olan azizlere (Aziz Paulus, Petrus ve Georgius gibi) ve genelde en mücadeleci kişiliklere adanan kiliselerde kullanılmalıdır. İyon düzeni ılımlı karakterdeki azizlere ve aynı zamanda bilgelere uygundur. Korint ise bakirelere, özellikle de Meryem’e yakışır. Serlio, Kompozit düzene belli bir nitelik atfetmez. Toskan düzenini ise kaleler ve hapishaneler için uygun görür.” (Mimarlığın Klasik Dili, John Summerson, 2005, s. 17)

Sütun düzenleri ile ilgili her dönem figüratif eşleştirmeler yapılmıştır. Vitruvius, Dor düzeninde erkek vücudunun oranlarının sağlamlığını görmüştür. Orta boylu bir erkek ile Dor sütununu eşleştirmiştir. Vitruvius için İyon düzeni kadınsı zarafeti temsil eder. Korint ise bir genç kız inceliği taşımaktadır. Vitruvius’un açtığı bu yoldan Scamozzi de yürümüş, Korint düzenine “bakire” nitelemesi yapmıştır.

Biz mimarlar, maskülen bir ifade istersek seçimimiz güç, sağlamlık, askerce dayanıklılık ifadesindeki karşılık olan Dor nizamdan yana olur. Kompozit ise bol bütçenin, lüks, görkem ve bolluğun olması istendiğinde seçilen düzendir.

Son tahlilde düzenler çok önemlidir. İlk olarak hiçbir düzen birbiriyle eşleştirilmeden kullanılmamalı. Bunun karşıtı klasik mimariye ihanet olur. Ancak meslekten uzak yapı ustaları veya yolları rastlantısal olarak meslekle çakışmış bilinçsiz uygulayıcılar tarafından yapılagelmektedir. Düzenle, kaba ve ilkel olandan sağlam, güvenli, kırılgan, narin, zarif, süslü ve gösterişli gibi ifadelerin dışa vurulmasını sağlarlar. Verilmek istenen tüm mesaj, tercih edilen düzen ile net olarak verilebilir. Klasik mimarlık dilinin beş asal ögesinin hikayesi gerçekten konuşulan dil gibi kendini net ifade eden beş dil, beş karakter, beş ayrı kimliktir.

Kenan Özcan, Mayıs (May) 2019, İstanbul