Türkiye ve etrafındaki coğrafyanın inişleri ve çıkışları dolayısıyla 2016, hem firmamız hem de sektördeki pek çok benzer firma için kendini yeniden tanımlama ve sorular sorma yılı oldu. Mücbir sebepler haricinde, yanıt verdiğimiz farklı ihtiyaçların, özellikle de İstanbul gibi büyük şehirlerde devam edeceğini öngörüyor ve düşünüyoruz.
Mücbir sebepler haricinde, yanıt verdiğimiz farklı ihtiyaçların, özellikle de İstanbul gibi büyük şehirlerde devam edeceğini ön görüyor ve düşünüyoruz. Dinamik ve devinimli bir coğrafyadaki bu şehirde kendini hep canlı tutan, yaşanan pek çok farklılaşmaya rağmen tazelenebilen, dinamik ve yavaşlatılamayan bir yan var. Burada, değişimleri iyi okuyarak adapte olmak; ancak bu okumayı yaparken, dünyadaki değişimleri de görmek, dolayısıyla da “iyi ve güncel” olmayı hedeflemek gerekli.
1992 yılından beri iç mimarlık yapıyorum. 2000’den bu yana ise kendi ismim altında ekibim ile beraber projeler üretiyoruz. O günlerden bu yana piyasa şartlarında hep birlikte pek çok değişiklik yaşadık. Biz tüm şartlar altında işimize olan tutkumuz ve heyecanımızı korumaya, müşterilerimizin beklentilerini en iyi şekilde karşılamaya ve bunlardan ödün vermeden zamanın koşullarına uyum sağlamaya özen gösterdik.
Neticede, bir projenin iyi bir proje sayılması için etkileneceği değişkenler vardır. Bunlar bütçe, süre ve o dönemin estetik anlayışını da içeren pek çok parametredir. Biz bu değişkenler dahilinde her zaman en optimum projeyi oluşturma çabası içerisinde olduk. Bu düşünce; 2016’nın en iyi projesi ile 2017’nin en iyi projesinin farklı olacağına da işaret eder. Dolayısıyla, değişen koşulları iyi okuyarak, sektörde oluşan yeni dinamiklerin içinde yeni fırsatları görebilmek ve bu fırsatları da kendi DNA’mızda olan prensiplerden ödün vermeden dönüştürmek bizim için varoluşsal bir çerçeve çizer.
Türkiye ve etrafındaki coğrafyanın inişleri ve çıkışları dolayısıyla 2016, hem firmamız hem de sektördeki pek çok benzer firma için kendini yeniden tanımlama ve sorular sorma yılı oldu. Yaşadığımız coğrafyadaki sosyolojik, ekonomik ve politik değişimler, sektörün de dönüşümünü beraberinde getirdi. 2016’da çok ciddi perakende projeleri düşüşü yaşandı örneğin. Ancak bir o kadar oranda da ofis projelerinde artışlar gerçekleşti.
Biz iç mimarlık yapıyoruz. Tasarımlarımızla çeşitli profildeki müşterilerin ihtiyaçlarına yanıt veriyoruz. Mimari tasarım, insanların ihtiyaçlarını mimari dile tercüme etmek olarak düşünülürse; ihtiyaçların doğru tanımlanmasının önemi iyice ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, ihtiyaçlar, şartlar doğrultusunda; bizim projelerimiz ise bu verilere göre değişip eviriliyor. Ekonomik devinimleri ihtiyaçların değişmesi olarak okumak da mümkün. Her halükarda, mevcut projeler tamamlanıyor ve yeni yatırımlar yapılmaya devam ediliyor. Bu yeni projeler, özellikle uluslararası firmalar için gerekli yüksek standartlar ile birlikte cazip koşulları da sağlıyor. Bu koşulları değerlendirmek isteyen global ve yerli firmaların relokasyon projeleri gerçekleşebiliyor.
Bu yeni alanlarda estetik talebi de en az fonksiyonellik kadar ön planda. Çevreci, doğa-insan ilişkisini dikkate alan, gösterişten uzak durmaya çalışan, yalın bina ve iç mekanlar; günümüzdeki yaklaşımın temelini oluşturuyor. Ofis alanlarının, burada çalışanların günlerinin büyük bölümünü geçirdikleri mekanlar olduğunu düşünerek, ofisleri yalnızca çalışılan alanlar olarak görme fikrinden uzaklaşılıyor. Biz de elbette yeni ofislerde daha çok ortak kullanım alanının, doğal malzemelerin, çok amaçlı mekanların ve doğal ışığın ön plana çıktığı tasarımlar yapıyoruz.
