2018 yılında tasarımın durumunu değerlendirmek için yeterli bakış açısına sahip olmak zor. Genel olarak, üreticilerden gelen yaratıcı teklifler ve piyasada hızla artan tasarımcı sayısına rağmen ortaya çıkan sonuçların sıradanlaştığını gözlemliyorum. 2018 ve 2019 arasında çok ciddi bir değişim olmayacağını tahmin ediyorum. Öte yandan, kendi kendine üreten tasarımcıların ve zanaatkarların çalışmalarının gelişmesi ve döngüsel ekonomi yaklaşımı aracılığıyla küresel sisteme karşı gerçek bir meydan okuma olacağını hissediyorum.
2018 ve 2019 arasında çok ciddi bir değişim olmayacağını tahmin ediyorum. Öte yandan, kendi kendine üreten tasarımcıların ve zanaatkarların çalışmalarının gelişmesi ve döngüsel ekonomi yaklaşımı aracılığıyla küresel sisteme karşı gerçek bir meydan okuma olacağını hissediyorum.
Benim açımdan bakacak olursak farklı iş birlikleri üzerinde çalışıyorum. Bunlardan biri “L’Atelier Emmaüs” ile sosyal ve global ekonomi meselesi. Hizmet tasarımı ve kentsel mobilya ile ilgili bir diğer çalışmam “AREP DesignLab” (SNCF’nin mimari ajansı) ile ortak geliştirilen kentsel mobilya. Fransa’daki birçok tren istasyonuna yerleştirilecek bu tasarım kullanıcıya alternatif ulaşım hakkında bilgiler sunuyor. Limoges merkezli yeni nesil ve gelecek vadeden Fransız üretici “Maison Fragile” için porselen kasesi, tekstil baskısında uzmanlaşmış Japon markası “Träffa Träffa” içinse tekstil koleksiyonu üzerinde çalışıyorum. Ayrıca düzenli olarak endüstriyel tasarımın sınırlarında dolaşan, kişisel projeler geliştiriyorum. Konfor alanımdan çıkmamı ve yeni alanları keşfetmemi sağlıyor. Şu an, fotoğrafçı Michel Giesbrecht ile çevre konulu fotoğraf serisi sergisi üzerinde çalışıyorum. Çalışmamızın sonuçlarını bu yıl veya gelecek yıl göstermeyi umuyoruz.
2018 yılında tasarımın durumunu değerlendirmek için yeterli bakış açısına sahip olmak zor. Genel olarak, üreticilerden gelen yaratıcı teklifler ve piyasada hızla artan tasarımcı sayısına rağmen ortaya çıkan sonuçların sıradanlaştığını gözlemliyorum. Bu sıradanlaşmayı günlük hayatımdaki tecrübelerimde de fark ediyorum. Üreticilerin “süper normal” olarak adlandırdığım proje kategorisi geliştirerek, öncelikli olarak kendilerini garantiye almaya ihtiyaçları var. Risk alma korkusu, bu aşırı rekabetçi pazarda tamamen anlaşılabilir bir durum. Ancak bazen bu, yaratıcılık eksikliğine ve kimliksiz tasarımlara neden oluyor, dolayısıyla tasarımcı ve marka kendini gerçek anlamda ayrıştıramıyor. Bu karmaşık manzaranın bir parçası olarak, tarihi ve hedefi bana sınırların biraz ötesinde, yeni bir bakış açısı sunma fırsatı sağlayacak projelere doğru ilerlemeye çalışıyorum.
2018’de Moustache ve SNCF (Fransız demir yolu taşımacılığı şirketi) ortaklığıyla piyasaya sürülen TGV Lambası’nı tanıttım. Bu projeyi başlangıçta, yeni Fransız hızlı trenleri için SNCF’nin sembolü olarak tasarladım. Daha sonra bu tasarım tekrar düzenlendi; böylece herkes kendi evine trenden küçük bir parça dahil edebilecekti. ALSTOM tarafından küçük ve endüstriyel bir ortamda geliştirilen enjekte alüminyumdan imal edilen bu aydınlatma; aynı zamanda teknik, evcil ve heykelsi bir duruşa sahip. Ne yazık ki bu tür bir proje bir tasarımcının kariyerinde çok nadirdir, umarım gelecekte benzerlerini tasarlama şansım olur.
