Genel olarak 2018, şehirlerde mimarinin yeniden çok önemli hale geldiği bir yıl oldu. Dünyadaki birçok şehirde emlak piyasası tekrar toparlandı ama bu artık şehirlerin genişlemesine değil yoğunlaşmasına yönelik. Geçtiğimiz yıllardaki olumlu gelişmelerin, çalıştığımız birçok ülkede özellikle de şehirlerin büyümeye devam ettiği ve şehir merkezinde yaşama talebinin büyüdüğü ülkelerde devam edeceğini düşünüyorum.
Geçtiğimiz yıllardaki olumlu gelişmelerin, çalıştığımız birçok ülkede özellikle de şehirlerin büyümeye devam ettiği ve şehir merkezinde yaşama talebinin büyüdüğü ülkelerde devam edeceğini düşünüyorum. Yeni kuşak anlık ekonomiye ilgi duyuyor ve özel alanların daha az önemli olmaya başladığı ve yerini sanal dünya ile kamusal alanların aldığı yüksek yoğunluklu yerlerde yaşamak istiyor. Mimarlar olarak yeni kuşağın bu taleplerini karşılayacak yeni cevaplar bulma ihtiyacındayız çünkü binalarımızın çoğu 50 ile 100 yıllık kullanım için inşa edildi. Bu gelişmeleri izlemek ve ilerideki birkaç yılı öngörebilmek zorlayıcı ve heyecan verici. Bu, mesleğimizdeki genç kuşağın sesinin daha gür çıkacağı ve mimarlık ofislerinin doğru çözümler için görüş alışverişi ve tartışma yerleri olacağı anlamına geliyor; bu OMA için harika bir fırsat.
Şu anda işimizi bildiğimiz bölgelere doğru genişletmeye ve portfolyomuzun kültürel projelerden konut projelerine, büyük ölçekli projelerden küçük projelere ve tamamen yeni projelerden koruma projelerine kadar bütün bina tipolojilerini kapsamasını sağlamaya odaklanıyoruz. Heyecan verici fırsatlara sahibiz ve geleneksel mimari yarışmalarının daha az önemli hale geldiğinin farkındayız ki bu çok cazip bir fırsat. Uygulanması gereken doğru prosedür insanların yeni ve büyük gelişmeleri sindirmesiyle başlar, müşterinin talebi ve bunun doğrultusunda mimarın ortaya çıkardığı şeyin sınırları zorlamasıyla gerçekleşir. 2019 ve 2020 için heyecan duyuyoruz.
Genel olarak 2018, şehirlerde mimarinin yeniden çok önemli hale geldiği bir yıl oldu. Dünyadaki birçok şehirde emlak piyasası tekrar toparlandı ama bu artık şehirlerin genişlemesine değil yoğunlaşmasına yönelik. Dolayısıyla yeni projelerin çoğu, üzerinde halihazırda değiştirilecek veya yeni projelere entegre edilecek binalar bulunan arsalar üzerinde planlanan yüksek yoğunluklu projeler. Aynı zamanda, yeni projelerin çoğu karma projeler olduğundan inşaat alanında küçük ölçekli 24 saatlik ekonomiler ortaya çıkıyor. Mimari için her iki geliştirme de yeni ifade biçimlerinin tekrar mümkün olduğu, bir geçmiş ve bir geleceğe hitap etme ihtiyacı olduğu anlamına geliyor ki bu ben de dahil birçok mimar için ilginç ve zorlayıcı bir durum.
Bu gelişmelerin yanı sıra mimarideki sürdürülebilirliğin yavaş yavaş projelerin sıradan yeşillendirme işlerinden, uzun vadede gerçek sosyal ve ekonomik etkisine bakmaya dönüştüğünü görebilirsiniz. Bu da sürdürülebilirliğin bir slogandan çok sorumluluğa, ucuz bir reklamdan çok mekân ile ilham arasındaki bağlantının gerçek kaynağına dönüştüğü anlamına geliyor. Şahsen bu gelişmeden çok memnunum.
OMA için 2018, portfolyomuzun çalıştığımız bütün kıtalara yayıldığı heyecan verici bir yıl oldu. Kişisel olarak, 2019 sonunda veya 2020’nin ilk yarısında bitecek olan Taiwan Taipei Performans Sanatları Merkezi, Avusturalya Perth’teki yeni müze ve Bali’deki Kataoma Resort gibi projelerin şantiyelerini yönettiğim bir yıl oldu. Ayrıca inşaatı 2019 veya 2020’de başlayacak olan birkaç büyük proje tasarımını aldığım bir sene oldu. Dolayısıyla işimin, Amsterdam’daki Bajes Kwartier projesinin bina tasarımları gibi çok kavramsal ve Feyenoord’daki yeni stadyum için olduğu gibi detay tasarım zamanları var. İşteki bu ayrışma heyecan verici ancak genel yönetimini yaptığım global OMA vaktimin önemli bir kısmını aldığı için bazen zorlayıcı da olabiliyor.
