Mimarlık ve yapı üretiminde pandeminin etkilerini ölçek farklılığı ve açık alanların değer kazanımı üzerinden anlamış olduk. En azından şimdilik yüksek katlı yapılara yönelik talep azalmış oldu.
Önümüzdeki dönemde mimari değişim
Öncelikle pandemi sonrasını konuşmak için erken olduğunu düşünüyorum. Hala normal bir hayatımız yok; birçok kişi evden çalışmaya devam ediyor ve kapanma tedbirleri yeniden dillendiriliyor. Ayrıca pandemi, kuraklık ve yazın yaşanan orman yangınlarının hayatımız üzerindeki kalıcı etkilerini henüz görmedik. Ama buna rağmen daha sakin, daha seçici ve çok merkezli bir mimarlık üretiminin yapılabileceğini bu dönem içerisinde deneyimledik. Mimarlık ve yapı üretiminde pandeminin etkilerini ölçek farklılığı ve açık alanların değer kazanımı üzerinden anlamış olduk. En azından şimdilik yüksek katlı yapılara yönelik talep azalmış oldu. Kent içerisinde kitleler arası tanımsız alan gibi işlevsiz kalan boşluklar değer kazandı ve hepimiz açık havada daha fazla vakit geçirir olduk. Bunların hepsi tüm fiziki mekân kurgusunu ve rant baskısını kökünden değiştirme potansiyeline sahip konular. Mimarlığın ise bu dramatik değişim içinde daha nitelikli tasarım, lokal şartlar ve sürdürülebilir bir gelecek için devamlı yeniliklere açık ve dünyayla irtibat halinde olması gerekiyor.
Yabancı dil bilmeyen bir ofisin bu değişime ayak uydurması çok zor gözüküyor. Diğer bir konu da iletişimin artık her noktada belirleyici olması durumu. En doğru bir tasarım bile iyi bir iletişim olmadığı takdirde yatırımcısı veya kullanıcısı ile buluşurken değişim geçirmek durumunda kalabiliyor. Özellikle değişimin bu kadar hızlandığı bir dönemde esnek çözümler, zamansız tasarımlar, yapımı ve bakımı kolay malzemelerle tasarlanan yapılar ve bunların çevreyle entegrasyonu ön plana çıkacak. Mimarlık büroları ise daha fazla dışarıdan hizmet alarak daha verimli, çok paydaşlı ve riskin paylaşıldığı bir organizasyona yönelmeye başladı ve bu artarak devam edecek.
